Yaz tatilimizi son iki yıldır Zeynep küçük diye rahat
edebilmek adına ama aslında benim hep nefret ettiğim tatil köylerinde
geçirdikten sonra, bu yıl artık bir yurtdışı planı yaptık da neyse ki kendimize
geldik.
İki çocukla çok yorucu bir tatildi haliyle… Aman harika
dinlendim, yattım, bol bol gezdim, uyudum demek zor ama yine de Samos gibi
muhteşem bir adayı görmüş olmak sevindirici.
Ve tabi gene çocuklu olma durumundan dolayı gezilecek pek çok yer
gezilemeden dönüldü.
18 Haziran Pazar babalar gününde iki araba yola çıktık. Bora
Gümüşdal, Kızı Hare, Babası İsmet Amca ve eşi Güneş Teyze, diğer arabada biz.
Çamlıca gişelerinde buluştuk . İsmet Amca ve Bora arabadan indiler. Üzerlerinde
aynı renk babalar gününe özel tişörtlerle. Ve bir hediye paketi de Mert’e
uzattılar. Ne oluyor orda daha demeden paketten aynı desen tişört ile üçü bir
örnek Kuşadası’na yolculuğumuz başladı. Babalar günü kutlu olsun…
Akşam yemeğinde Kuşadası’na varmıştık. Arabaları
anlaştığımız bir otoparka bıraktık. Yemek ve biraz Kuşadası keşif turu sonrası
otele geçtik. Eski ama tertemiz ve inanılmaz cana yakın işletmecileri ile
limanın hemen karşısındaki Liman Hotel’de kaldık. Çocuklar o gece yol yorgunu
falan demedi kudurdukça kudurdu. Herhalde dünya tarihi o geceki kadar
yaramazlık görmedi. Zeynep’e şaştım kaldım. Hani açık alan cafe’de annen baban
oturuyor di mi. Abin ve Hare oralarda oynuyor, kimse uzaklaşmıyor. Çarşı içinde bir sürü dükkan, bir sürü
yabancı insan, kalabalık arasında alıp başını gitmek de ne oluyor? Arkana bir
bak bari. O da yok. Bıraksan denizden çıkar. Yerinde tutabilene aşkolsun.
Sabah hızlı bir kalkış ve hızlı bir kahvaltı sonrası 09:00’da
kalkacak olan feribotun sırasına girdik. Feribot yarım saat rötarlı hareket
etti. 1 saat 45 dakka sonra Ada’ya varmıştık. Pasaport kontrol sonrasında bizi “Dimitris rent a car” bekliyordu. İşlemleri tamamladık,
navigasyonları kurduk ve otelin olduğu lokasyona doğru yola çıktık. Gerçekten
nefis bir adaya ayak basmışız.
Ada’nın kuzey tarafı oldukça rüzgarlı ve dalgalı olduğundan
konaklamak ve denize girmek için güneye inmeyi tercih ediyoruz. Mykali
Koyu. Butik otel pansiyon tarzı, tatlı bir yunan evinde konaklıyoruz. Oasis Studios. Hemen yan taraf restoran
(Mykali restoran) ve önü plaj (Mykali
Beach). Burnumuzun dibinde ise Türkiye,
Dilek Yarımadası manzarası. Sadece 3 km. uzaklığımızda…
İlk günler buradaki plajda takıldık. Diğer günler Psili Ammos plajındaydık. Hem sığ,
çocuklar için ideal , hem kumsal olarak keyifli ve sakin bir plajdı. Bu plajda
Zeynep nihayet kayboldu. Yunanlı bir
kadın kucağında geri getirdi. Kadın
İngilizce bilmiyordu ama sanırım bana “çocuğuna sahip çıksana be kadın almış
başını gidiyordu!” dedi. Bilmiyor ki Zeynep’in başına buyruk, alıp başını
gitmelerini. Kime çektiyse. J
Akşamları genellikle yemeğe
Pythagoreio’ya indik. Yemek sonrası
pub tarzı yerlerde müzik ve martini keyfi yaptık. İsmet Amca ve Güneş Teyze’nin
enerjilerine hayran kaldım. Yaşlarına rağmen bizlere ayak uydurabilmeleri
gerçekten çok hoştu. Benim pilim bitti onların bitmedi. İnsanları tatilde
tanırsın derler gerçekten dünya tatlısı iki insan tatile renk kattılar.
Bir başka gün adanın koylarını keşfe çıktık. Güneyde Kampos Marathokampou’ya kadar gittik.
Orada çok keyifli bir mekan Nick The
Greek’te akşama kadar vakit geçirdik. Hayatımda görüp görebileceğim en
büyük zeytinlik tarlasını burada gördüm. Çam ormanları ve asmalardan
bahsetmiyorum bile. Ve sokaklar Oğlum Bora’nın dikkatini çektiği gibi “sanki az
önce yerleri yıkayıp-süpüren fırçalı araba geçmiş gibi tertemiz. Bir tane bile
çöp yok.”
Nick The Greek |
Ve Pisagor …
Hepimiz matematikteki “Pisagor Üçgeni”ni biliriz. Antik
çağın önemli filozof ve matematikçisi Pisagor’un memleketi Samos aynı zamanda. Adada, bütün hediyelik eşya satıcılarında
satılan “Pisagor Bardağı”na, içindeki çizgiyi aşacak miktarda sıvı koyduğunuz
anda, özel bir sistem sayesinde, tüm sıvı bardaktan boşalıyor. Söylenene göre bardak,
Pisagor tarafından her kesin eşit miktarda şarap içmesi için icat edilmiş.
Samos restoranlarındaki yemekler, size ev hasreti
çektirmeyecek kadar tanıdık gelecekler. Mezedes, dolmades, keftedes, homous,
tzatziki, spanakopita, tarama, moussakka, loukoumades. Buna ek olarak,
Ada’da yetişen muscat üzümlerinden yapılmış şaraplar restoranlarda sürahi ile
geliyor. Fıçılardan dolduruluyor. Ülkemizde benzerine rastlanılmayan bir
sunum. Altın
sarısı rengi ve portakal kabuğu, tropik meyveler, kekik ve yaban gülünden
oluşan etkileyici bir aroması var. Çok güzel soğutarak servis yapıyorlar. Şezlogunuza
uzanıp denizi seyrederken tatlı tatlı içmenizi öneririm.
Bir akşam yemek için adanın kuzeyindeki Kokari ‘ye gittik. Kokari’de güzel
bir koy, keyifli bir başka kasaba. Biz
Meltemi’ye oturduk. Dış mekanı güzel bir restorandı fakat biz
rüzgardan içerde oturduk. Adanın kuzeyinde çünkü. Kokari’ye giderken Samos
merkezden geçtik. Daha doğrusu karşı kıyıdan Samos’u seyrettik. Aşkam gün batmak üzere, ışıl ışıl bir kıyı
şeridiydi gördüğümüz. Yemek sonrası kahve için inmek vardı akıllarımızda ama
çocuklar o kadar yorulmuşlardı ki anca otele dönüp, yatırdık onları. Zaten
yolda uyumuşlardı.
Adada’ki son akşamımızda İsmet Amca’nın doğum günü
vesilesiyle keyifli bir akşam geçirdik. Oğlu Bora doğum günü sürprizleri ile
babasını şımarttı. Tatilin son 3 gününe Bora’nın eşi Sedef’te katıldı. Yemekte
kocaman nefis bir deniz balığı ve şampanya vardı.
Ve dönüş günü aynı şekilde arabaları teslim ettik. Kısa bir
alışveriş turundan sonra feribotumuza geldik. 19:00’da feribot ve 1,5 saat
sonra Kuşadası’na vardık. Liman Otel’de 1 gece daha konakladıktan sonra sabah
Şarköy’e doğru yola çıktık.
Kuşadası |
Muscat Şarabı |
Samos Adası , Haziran 2017