BurgazAda, Eylül,2017 |
Pisi burun Zeynep’in geçen hafta göz kontrolü vardı.
Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik. Ne gerekiyorsa yaptık fakat yukarı kası
çalışmıyor. Yukarıya bakamıyor, göz bebeğini yukarıya çeviremiyor. Ve hiçbir zaman da çeviremeyecek. Ama canavar
gibi en minik harfleri bile okuyabiliyor. Önemli olan da bu. Görmesi. Şimdi ameliyat
zamanı geldi çattı. Son 6 aylık bekleme süresindeyiz ama düzelmeyeceği belli
oldu. Zaten buna hazırlıyorduk kendimizi.
Gel gör ki biliyorduk, hazırdık ama ı—ıhhh… Hiç hazır falan değilmişiz.
Hazırlamamışız kendimizi. Biliyor olmak demek kendini hazırlamak falan anlamına
gelmiyormuş.
Olmasa bu ameliyatı ne olur ? Hayatı boyunca yukarıya
bakmak için boynuyla (boyun elevasyonu diyorlar) bakmaya çalıştığı için
boynuyla ilgili rahatsızlıklar yaşar. Bu ameliyat ile diğer çalışan 3 kası
oynatıp gözbebeğini bir tık yukarı alacaklar ki boynunu biraz rahatlatacaklar.
Yani o kasın çalışması için yapılan bir ameliyat olmayacak. Bu da bizi biraz
endişelendiriyor.
İlk olarak Bahriye Teyze’nin (doktorumuz) 1 yaşında
yönlendirmesiyle nörolojiye gittik. Hani beyin soğancığında bu kası engelleyen
bir kütle mi var? MR çekildi . Hiçbir şey yok. Nörolojik olarak herhangi bir
sıkıntı bulunamadı. Buraya gelmenize artık gerek yok dendi ve göz kontrolleri
devam etti. 6 ayda 1 kontroller ihmal
edilmedi. Bu arada her gün yarım saat 1 sağ göz 1 sol göz sırayla kapama işlemi
yapıldı. Ameliyat olacak 6 ay sonra
denildi ama hala göz kapamaya devam da edilsin denildi. Bir umut belki bir
ihtimal. Ona fırsat vermek gerek. Nefes
aldığımız sürece hep bir umut vardır değil mi ?
Bir Fotoğraf |
Mesela bu fotoğraf Korhan’ın kızının doğum günüden. 2
hafta önce daha yeni çekildi ve çok çarpıcı bir bir örnek. Dalya 3 yaşında,
Zeynep 3,5. Fazla yaş farkı yok. Ama Dalya gözleri yukarı çevirerek bakıyor ve başı,
çenesi aşağıda. Gözleriyle bakıyor çünkü yukarı kası çalışıyor. Zeynep ise
yukarı bakamadığı için boynunu hareket ettiriyor, kafasını kaldırarak bakıyor,
çenesi yukarda.
Bu günler unutulmaz ama bugünlerde gelip geçecek.
Sabahları kirpi kafa Bora ile birlikte çıkıyoruz. Yolumun
üzerinde önce onu okula bırakıyorum, sonra işe devam ediyorum. Sabah kapıdan
çıkıyoruz ve eğlence başlıyor. Bazen minibüsü görüyoruz uzaktan, geliyor
yakalamak için koşturuyoruz. Bazen oturacak yer bulamıyoruz, ayakta kalıyoruz. Evden
durağa kadar şen şakrak konuşuyoruz . Minibüse binince Bora Bey susuyor.
“-Anne herkes bize bakıyor konuşma.” dedi geçen gün. Bir kere öpmeye kalktım.
“-Napıyosun ? Yapma !” dedi.
A aaa dedim içimden büyümüş de adam oluyomuş yavaş yavaş.
Bende yeni farkına varıyorum. Bazen tehdit ediyorum onu.
“-Öğretmenini iyi
dinle bak minibüsün ortasında mucuk mucuk öperim, öpücük manyağı yaparım seni.
“ diyorum.
“- Yaff off ANNEE!”
Bayılıyorum onu kızdırmaya…
Yeni farkına vardığım başka bir durum daha oldu. O da çok
hoştu. Yer veren birileri oluyor çocukla binince haliyle. Bende geçip oturuyodum
onu da kucağıma alıyordum. Gene öyle kucakta geldiği bir günün sonunda indikten
sonra tam ayrılırken dedi ki :
“- Anne sen beni böyle kucağına oturtuyosun ben çok
utanıyorum. Bir daha alma lütfen. Herkes bana bakıyor.” dedi.Gülsem mi gülmesem mi kaldım. Ne diyeceğimi şaşırdım.
“-Tamam
Tamam.” dedim ayrıldık ama beni bi gülme
aldı önce…
Sonra düşündüm kendi kendime, bir dışardan baktım dedim OHA Çiğdem
hakketen çocuk 10 yaşında büyüdü artık kucak yaşı geçti çoktan. Komik olma
lütfen bi daha alma kucağına!
Ama napıyım ben hala onu Zeynep gibi 4 yaşında sanıyorum.
Öyle görüyorum. Neyse o gün bugündür
almıyorum artık kucağıma. Onu oturtuyorum boş yere ben ayakta. Babasına
anlattım.
“-Sen otur yaw, o dikilsin ayakta hayta!” dedi.
İşte baba farkı. Babalar
daha acımasız gerçekten. Anneler kıyamıyor. Bu düzen değişmiyor.
Dersi 08:30’da başlıyor. Ben tabi işe yetişmek için onu
07:55 – 08:00 gibi bırakıyorum. Geçen gün bana : “ Anne sınıfa giriyorum kimse
olmuyor. Sen beni çok erken bırakıyorsun?” dedi.
Başka bir sabah :
“-Koş oğlum geç kaldık.” dedim.
“- İşte hayat bu yüzden çok eğlenceli.” dedi.
“ Nesi eğlenceli çocuum. “ dedim.
“-Hayatı eğlenceli yapan da bu. Zor olması.” dedi. Bora’dan inciler…
Ama ödev yapmıyor, okulu sevmiyor, gitmek istemiyor. Onun
cephesinde de derslerle ilgili büyük sıkıntılar var. Öğretmenler arıyor,
ödevlerini yaptırın diye . Bizi inanılmaz zorluyor. Resmen ağlıyor yapmamak
için. Hala farkında değil ödev yapmasının gerekliliğinin, sorumluluklarının,
okula neden gittiğinin… Anlatamıyoruz. Temelde bir şeyler hala eksik ve bir
türlü toparlayamıyoruz. Pazar günü beni kızdırdı, bu konuları konuştuk biraz ,
ben biraz küstüm, biraz surat yaptım. Gelmiş kitabımın arasına bak ne yapmış.
Sıpa işte eşşeğin doğurduğu…
Biliyo çünkü o kitap açılacak :) |
Bora’dan inciler olur da Zeynep’ten olmaz mı ?
Bebekleriyle oynarken onları konuşturuyor.
“-Hadi gel canım alışverişe çıkalım.” dedi. Sonra döndü
bana :
“-Canım ne demek
anne biliyo musun?” dedi.
“-Bilmiyorum ne demekmiş. “ dedim.
“-Canım demek korumak.”
demek dedi.
Bilmiyorsanız sizde öğrenin canım. Canım demek korumak
demek alla allaaa….
Hele geçen akşam babasıyla odasında eğlenirlerken birden bir
ağlama duyuldu. Ama şımarıktan bir
ağlama sesleri olduğu çok belli. Konu neydi bilmiyorum ama en son babasına
şöyle derken duydum.
“-Şimdi beni yalnız bırak. Kapat kapıyı ve çık.”
Çağlayan - Kasım 2017
Yazan : Tavşan Diş
Yazan : Tavşan Diş