2009 yılı yaz mevsimi o kadar çabuk geçti ki bu
yaza damgasını vuracak bir tatil yapamadığımı düşünüp dururken sevgili
arkadaşım Deniz ile bayram tatili için Kelebekler Vadisi’ni planlamaya
başladık. Kalabalık bir grup ile daha eğlenceli olacağını düşündük ve diğer
bütün arkadaşlarımızla da bu fikri paylaştık. Gel gör ki kimisinin mali
sıkıntıları kimisinin izin problemi kimisinin başka planları derken Deniz bile
vazgeçti. Kala kala sadece ben ve Mert kaldık. Hal böyle olunca tercihimizde de
ufak bir değişiklik yaparak Kabak Koyu’na gitmeye karar verdik.
Kalacak yerimizi http://www.otomatikportakal.net/yasam/kabak-koyu-rehberi.htm
adresinden seçtikten sonra hemen otobüs biletlerimizi aldık. Cuma akşamından
çantalarımızı sırtlandığımız gibi cumartesi sabahına gözlerimizi Fethiye
otogarında açtık. Hemen otogarın arkasından Ölüdeniz’e uğrayıp, Faralya Köyü’ne
devam eden dolmuşlara bindik. Yol boyunca yeşilin ve mavinin kusursuz uyumuna
bir kez daha şahit olduk. Yaklaşık yarım saat kırkbeş dakika sonra son durakta
indikten sonra dehşetengiz güzellikteki Kabak Koyu’na tepeden bakıyorduk.
Kırmızı beyaz taşlardan oluşan patika yolu takip ederek 20 dakikada kampa indik.
Turan Camping’in sıcak ve sade ambiyansı bizi bir anda evimizdeymişiz gibi
hissettirdi. Şehir hayatının stresinden arınmak için güzel bir tercih
yaptığımızı düşündük.
Odamıza çantaları atar atmaz ilk iş sahile inmek oldu. Çünkü ben yol
yorgunluğumu deniz kenarında atmak ve günü kaçırmak istemiyordum. Beş dakikalık
bir yürüyüşten sonra denizin ışıltısı gözlerimizi kamaştırdı. Fethiye
bölgesindeki tüm koylar gibi pırlanta misali pırıl pırıl parlıyordu. Sahilde
ilk gözüme çarpan çalı çırpı ve ağaç dallarından yapılmış doğal gölgelikler
oldu. Sezlong ve şemsiyelerin olmaması görüntü kirliliğininde olmaması demekti.
Bir mekan bu kadar doğal özelliklere sahip olabilirdi. Uzunca bir ağaç kütüğüne
yaslanmış gruplar bu gölgeliğin altında muhabbeti koyulaştırmış haldeydiler.
Kum ve ufak beyaz çakıl taşlarından oluşmuş eşi benzeri olmayan güzellikte bu
kumsala bir müddet bakakaldık.
Hava şansımıza her gün güneşliydi. Mevsim normalleri gibi geceleri serinliğini
gösterdi. Arada bir yağmur ciselemiş, etrafı kara bulutlar sarmış olsa da
doğanın güzelliğini bozmaya yetmedi. Aksine doğaya bambaşka bir güzellik kattı.
Son gün kampta tanışıp kaynaştığımız arkadaşlarla Likya Yolu’nu keşfetmeye ve
kampinglerden yaklaşık 1 km uzaklıktaki şelale’yi görmeye karar verdik. Bir yol
ayırımına geldiğimizde önümüze çıkan tabela bize hangi yolu tercih etmemiz
gerektiğine dair bilgi verdi. Sol taraf 35 dakika süren, hiçbir şekilde bir
işaretin olmadığı ve oldukça zorlu kayaları aşmamız gereken fakat şelaleyi
aşağıdan olduğu gibi görmenizi sağlayan yoldu. Sağ taraftan yukarı gösterilen
yol ise 60 dakika süren herhangi bir zorluğu olmayan, işaret konulmuş taşlardan
patikayı takip etmeniz gereken Likya Yolu’nu gösteriyordu. Fakat şelaleye
yukardan baktığımız bir tercih olacaktı. Şelale’ye yukardan bakıp hiçbirşey
görememektense aşağıdan bakmayı tercih ettik ve sol taraftan devam ettik.
Parkur boyunca sulara girip çıkmak, yosun tutmuş kaygan basamaklara basmak
zorunda kalarak kayaları aşmak, düşmeden bir uçurum kenarından diğer tarafa
atlamak şelaleyi görebilmek için katlanılan zahmetlerden sadece bir kaçı ...
Fakat bu zahmetli trekkingten sonra göreceğiniz şelalenin manzarası size bir
armağan gibi gelecektir. Dönüşe geçtiğimizde Likya Yolu patikasını bulduk ve
oradan kampa sağsalim geri geldik.
Bayram tatili olması nedeniyle kaldığımız kampta yer olmamasına rağmen sahil
çok kalabalık değildi. Bu ıssızlık bu koyu bizim için daha da cazibeli hale
getirdi. Ama içimden bir ses Olympos ve Kelebekler Vadisi’ni nasıl keşfedip
tükettiysek bu koyda bir gün bu istiladan payını alacak diyor. Doğayı ve
sukuneti sevmeyenlerin ya da keyfine düşkün lüks arayanların uzak durması
gereken bir tatil mekanı. Ulaşımının zahmetli, konaklamasının konforsuz olması
Kabak Koyu’nun keşfedilmesini minimum dereceye indirse de yerli halk ve
müdavimler bir gün keşfedilip bu huzurun bozulacağından endişeli. Ümit edelim
ki bu nadide güzellik hiçbir zaman bozulmasın … Çünkü Kabak koyu keşfedilmemeyi
hak ediyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder