Bu aralar biyografi
ağırlıklı okuyorum. Biyografi okumayı seviyorum çünkü farklı yaşamlardan farklı
bakış açıları görüp yorumlamayı , empati yapmayı seviyorum. Hem de biyografi
kitaplarının yazarı hakkında hakkında bilgi sahibi olabiliyoruz. Yazım
tarzının ne kadar başarılı olup
olmadığına şahit olup, diğer kitaplarına da merak salabiliyoruz.
Geçen yıl Behice
Boran’ın biyografisini okurken Yıldırım
Bölge Kadınlar Koğuşu ve orada yaşananlar dikkatimi çekmişti. Sevgi Soysal’ı
tanımama vesile olan kitabı “Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu” ‘da
buradan geldi. Bir kitap başka bir kitabı beraberinde getirdi. İyi ki de
getirdi. Çünkü espirili kişiliğini kalemine yansıtan zeki kadınlara az rastlanıyor. Sevgi Soysal kadın
edebiyatçı olarak erkek edebiyat yazarlarına göre çok daha özgür ve alışılanın
aksine sarışın ve zeki bir kadın.
Bu kitabı Can
Dündar’ın “Aşka Veda” kitabını okurken keşfettim. Bir Sevgi Soysal sever olarak
hemen listeme ekleyip siparişimi verdim. Kitap gelince de heyecanla açıp
okumaya başladım. Ama aynı hız ve heyecanla kitabın sonuna gelemedim. Sevgi Soysal 40 yıl süren kısa yaşamına önce
Yenen sonra Nutku sonra Sabuncu ve en son Soysal kimlikleri ile karşımıza
çıkması itiraf etmeliyim ki yazar için hiç de kolay olmamıştır. Çok fazla kişiyle görüşmek, çok fazla şey
okumak, araştırmak bir yana, sonrasında toparlayıp yazabilmek bir yana...
60’lı yılları
düşünürsek , hem ideolojik hem de kadın-erkek ilişkileri bakımından gelişmiş
bir bilince sahip çok özel ve farklı bir kadın var karşımızda. Öyle oturup bir çırpıda
yazılabilecek bir biyografi olmadığını düşünüyorum bu yüzden.
“Seven, sevilen, sevişen,
bırakabilen, gitmelerini de dönmelerini de anlamlı kılabilen , şefkatiyle gücü
birbirine sırıtmayan, duyarlılığı ağlaklıkla karıştırmayan, kendi özgüveniyle
dimdik ayakta durabilen, hem anne hem sevgili olabilen, yazıya ve hayata
inanmış bir kadın. “
Annesi Alman asıllı
, adını Türkiye’ye geldikten sonra değiştiren Aliye Hanım, aşkının peşinden
giderek ülkesini terketmiş bir kadın. Babası Mithat Yenen, Selanik’ten göç eden
bir ailenin oğlu. Sevgi Soysal ailenin 3. Çocuğu olarak 1936’da İstanbul’da
doğar. Ancak babasının tayini nedeniyle lise ve üniversite yılları Ankara’da
geçer.
Resim yapan,
fotoğraf çeken, kayağa, ava giden şehir planlamacısı mimar babası ve piyano
çalan, şiir yazan, eski bir Ankara evinde "şanslı" bir çocukluk
geçirir.
Lise yıllarında
tanıştığı ve ailesinin onayı olmamasına rağmen erken yaşlarda Özdemir Nutku ile
evlenirler. Evliliklerinin ilk yılları Almanya’da geçer ancak hamileliğinin
ağır geçmesi nedeniyle Türkiye’ye döner. Ve oğlulları Korkut dünyaya gelir.
Alman Büyükelçiliği’nde çalışmaya başladığı sıralarda ilk öykülerini kaleme alır. Aşkı ve özgürlüğü için yaptığı evliliği,
sıkıcı işi, evi, bebeği ve bulunduğu enteklektüel çevrede hayattan biraz kopsa
da he daim canlı, enerjik, espirili bir kadın olarak karşımıza çıkıyor.
TRT’nin en verimli
döneminde çalışmış olması ve sonrasındaki gelişen siyasi olaylar nedeniyle
Yıldırım Bölge’de geçen tutukluluk dönemleri ile ilgili tüm ayrıntılara kitapta
rastlayabilirsiniz.
Evlilikleri,
aşkları, siyasi düşünceleri, edebiyatı, kimi zaman yolu cezaevinden geçen her
zaman sınırlarda dolanan yaşamı ve 1976'da Türk Solu ve edebiyatı için hayli
zamansız ölümüyle Sevgi Soysal biyografisi Erdal Doğan’ın bir buçuk yıllık
çalışmasının ürünü bu kitap okurlara hem edebi bir roman hemde biyografisi
hakkında bilgi veriyor.
Kitabın Adı: Sevgi Soysal Yaşasaydı Aşık Olurdum
Yazarı:
Erdal Doğan
Yayınevi :
Everest Yayınları
Basım Yılı :
2013
Sayfa Sayısı : 257