Oldum olası
sevmişimdir uzun hikayeleri. İçinde nefis felsefe cümlecikleri barındırırlar.
Onları bulup çıkarırsın bir güzel, üzerinde durup düşünürsün, kafanda ekmek
hamuru gibi yoğurursun, sonra hayatında bir yerlere koyarsın ve bir de
bakmışsın ki “a aaa bu hikaye beni/bizi anlatmış ayol olacak şey değil ? “ dersin
ve takır takır oturtursun taşları yerine ya da gediğine... J
Ben zaten bir
roman, ya da bir biyografi ve yahut bir siyasi kitap, türü ne olursa olsun okuyup
bitirdiğimde üzerinde 1- 2 gün
düşünmeden edemem. Etkisinden
kurtulamadığım romanlar aylarca bile sürebilir. J
Bu kitapla ilgili
çok yorum okudum. Beğenenler çoğunlukta. Ben beğenmesem zaten makalesini
yazmazdım. Beğenmeyen tarafların ortak özelliği kitabı boş bulmuş ve bir tat,
bir haz alamamış olmaları şeklinde. Eh
yani alamazsın çünkü birazcık felsefe özürlüsün demektir.
Mesela “...Bilmiyor musun ki, kendinden dışarı çıkıp
kendine bakmadıkça kim olduğunu asla bilemezsin...” gibi bunu anlaman lazım.
Saramago’nun dili
ilk etapta biraz garip gelebilir. Çünkü karşılıklı konuşmaları, satır başında
tire çekerek başlamıyor. Nokta ve virgülden başka noktalama işareti yok. Düz
yazı içersinde, sadece büyük harf ile
başlamasından anlıyoruz ki konuşma sırası diğer kişiye geçiyor. Mesela ;
“Bilinmeyen ada, diye
tekrarlamış adam, Saçma, bilinmeyen ada kalmadı artık, Bilinmeyen ada
kalmadığını nereden biliyorsun, kral efendi, Haritalarda bütün adalar var,
Haritalarda sadece bilinen adalar var, Peki bulmak istediğin bu biinmeyen ada
neyin nesi, Bunun cevabını bilseydim ada zaten bilinmeyen olmaktan çıkardı, Bu
adayı kimden duydun, diye sormuş kral biraz ciddileşerek, Kimseden, Öyleyse
niçin var diye tutturuyorsun, Çok basit, bilinmeyen bir adanın var olmaması imkansız
olduğu için."
Kitap okumak özen
işidir. Hele bu kitabı okurken nazar-ı dikkatinizi celbetmeniz gerekir.
Kitabın
içeriğindeki çizimlere gelince... Çok başarılı. Aslında o kadar basit çizimler
ki. Desen gibi muhteşem. Başarısı şurda; bir okuyorsanız , iki çizimlere bakıp derinliğine
dalıp gidiyosunuz. Şahsen ben kendimi
çok dalıp gitmiş buldum. Hissettiklerimi ne kadar anlatsam az gelir, alıp
okuyunca daha iyi anlayacaksınız ve bana hakvereceksiniz, buna eminim...
Kitap hakkında yazanın
eline sağlık...
Elimizde neler mi
var? Bir kral, bir temizlikçi, bir de bilinmeyen adayı bulmak isteyen bir garip
adam. Yaş, isim, ülke, dil... Bunların hiçbiri yok hikayede, işte bu yüzden de
küçükken dinlediğimiz masalların tadı var. Bilinmeyen adayı bulmaya kalkan bu
adam, bir iken iki oluyor. Kadın da onunla kalmaya karar veriyor. Ve
bilinmeyene giden yolda bir karavela, bir adam bir de kadın beliriyor. Hikaye
bu kadar. Daha fazlasını da beklemeyin. Adam cesurdu, kraldan bir yelkenli
olmasa da karavela kapmayı başarmıştı. Kadın doğuştan denizciydi, adamın açık
denizlerdeki pusulasıydı. Onlar bir yolculuğa çıkmaya karar verdi, ve yolculuk
hayatları oldu. Asıl hikaye, kitap bitince kendi bilinmeyeninizin ne
olduğuna dair sorular ile başlıyor. Kendi hikayenizi kurgularken, en çok vakti
de yanınızda kimin olacağını düşünürken harcıyorsunuz.
Eğer siz de
bilinmeyen adayı aramaya yola çıkmak üzereyseniz herkesin tüm adalar çoktan
bulundu demesine rağmen, ve bir de yanınızda yıkık dökük bir karavelayı size ev
yapmaya gönüllü birisi varsa, Saramago sizin için Portekizli eski bir Komünist
Partili olmaktan öteye gidecek. Yeter ki siz karar kapısından bir kez
çıkagörün. İşte o zaman kendiniz bile bilmiyorken, diğer yarınıza o bilinmeyen
adadan bahsetmeye başlayacaksınız.
Alıntıdır –
“Rüya hünerli bir sihirbazdır,varlıkların
boyutlarını ve birbirlerine olan uzaklıklarını değiştirir, yanyana uyuyan
kişileri ayırır, birbirine uzaktaki kişileri kavuşturur. “
“Beğenmek sahip olmanın en
iyi şekli, sahip olmaksa beğenmenin en kötü şekli olsa gerek”
Kitabın Adı :
Bilinmeyen Adanın Öyküsü
Kitabın Yazarı :
Jose Saramago
Yayınevi :
Kırmızı Kedi
Desenler : Birol Bayram
Çeviren : Emrah
İmre
Baskı Yılı : 2016
Sayfa Sayısı : 64