|
|
2009 Ocak ayının ikinci haftası pazartesi günü erkenden yola koyulduk. Havanın güneşli olması içimizi aydınlatmakla kalmamış yol şartları içinde avantaj sağlamıştı. Ancak Bolu tüneline yaklaştığımızda derece hızla eksi 5 hatta
eksi 10 dereceye kadar düştü. Tünelden
çıktığımızda artık karlı dağ ve tepelerle karşı karşıyaydık. Kartalkaya
tabelasından içeri döndüğümüzde gökyüzünde güneş hala bize gülümsemekteydi.
Zincir takmadan kar lastiklerimiz ile tırmanmaya başlamıştık ki ilk virajda
bir köylü bizi durdurdu ve zincir takmamız gerektiği konusunda uyardı. Ancak
çok geçmeden bunun bir kandırmaca olduğunun farkına vardık. Yerlerde herhangi
bir buzlanma emaresine rastlamadan ilerlerken ikinci virajda suni bir
buzlanma ile karşılaştık. Az ilersinin de pırıl pırıl olduğunu gördük. Sonra
anladık ki köylüler bu şekilde para kazanmaya çalışıyorlar.
Keyifli ve sorunsuz bir yolculuğun ardından kalacağımız otel olan Villa
Neva’ya vardık. Bizi otelin sahibi Nevin Hanım ve köpeği Fibi karşıladı. Eşi
Erol Bey ile işlettikleri bu şirin butik otelin sadece 6 odası var.
Kartalkaya’ya 23 km uzaklıkta. Oldukça sıcak olan bu karşılamanın ardından
içerde yanan şömineyi görmemizle daha da sıcak hale geldi. Odalarımıza
çantalarımızı bırakır bırakmaz tekrar şömineli odaya geri döndük. Ocak ayının
ortası olması ve haftanın ilk günü olması nedeniyle bizden başka kimsecikler
yoktu. Beş çayından sonra Nevin Hanım bizi onikiden vurarak sıcak şarap
ikramında bulundu. Tatlı sohbeti ve sanki aileden birileriymişiz gibi
davranması kısa zamanda adapte olmamızı sağladı. Akşam yemeğinin ardından
oğlumuz Bora ile oyunlar oynadıktan ve onu uyuttuktan sonra şöminenin
karşısına kurulduk. Ne kadar isabetli bir karar verdiğimizi ve ne kadar doğru
bir yer seçimi yaptığımızı konuşarak sepette odun kalmayıncaya kadar sohbet
ettikten sonra odamıza çekildik.
Ertesi sabah tam anlamıyla bir köy kahvaltısı ile karşılaştık. Bu defa
kahvaltıda yalnız değildik. Yeni misafirler gelmişlerdi. Onların programında
tabiî ki dağa çıkıp kaymak vardı. Biz ise çevre köylere doğru yürüyüş yapmak
istiyorduk. Şansımıza hava gene güneşli ve pırıl pırıldı. Yürüyüş için
önerilere kulak verdik ve Ercekler Köyü’nden başladık. Ara ara kondurulmuş
müstakil evler ovaya bambaşka bir güzellik katmıştı. Akşam yemeğinde kayaktan
dönen misafirler Yudum, Begüm ve Yudum’un köpeği Jaws ile bir anda kaynaştık.
Yemekleri bizzat kendi hazırlayan Nevin Hanım’ın mutfağından oldukça lezzetli
yemekler çıktı. Zeytinyağlılardan salatalara ,sıcak soğuk mezelerden
tatlısına kadar kaldığımız 4 gece boyunca tam bir lezzet şöleni yaşadık.
Yemekten sonra içkilerimizi alıp bizim gibi şöminesever Yudum ve Begüm ile
geç vakite kadar muhabbet ettik. Başımızdan geçen komik hikayeleri anlatıp
hoşca vakit geçirdik.
Ertesi gün kahvaltıdan hemen sonra tracking planımızda Kındıra Köyü vardı.
Bebek arabasıyla hem buzlu hem de dik olan yokuşta zorlu bir inişten sonra
İlkokul’un önüne geldiğimizde bidonla kayan öğrencileri gördük. Birde karlardan
bir tümsek oluşturmuşlar ki uçmanın tadına varıyorlar. Ders zilinin çalmasını
bekledik. Tüm öğrenciler sınıflara girdikten sonra sırayla bizde kaymanın
keyfini çıkardık.
Günler çok çabuk geçti fakat keyifle hatırlayacağımız bir gezi olarak
fotoğraf karelerinde kaldı. Edindiğimiz dostluklar ise cabası …
|
Arkadaşlarımız Kayhan ve Feri'lerin Evi ve Köpüşleri |
|
Arkadaşlarımız Kayhan ve Feri'lerin Evi ve Köpüşleri |
|