Çankaya öyle derin bir kitap ki, yazacağım makale asla sıradan olmamalı diye oldukça uzun bir düşünce süzgecimden geçirdim. İlk sırada Cumhuriyet döneminin en etkin gazetecilerinden biri olan kitabımızın yazarı Falih Rıfkı Atay’a yer vermeyi uygun gördüm.
Falih Rıfkı Atay, Kurtuluş savaşı
sırasında özellikle Atatürk’e yakınlığı ve önemli olaylara tanıklık etmesi ve
bununla ilgili yazılarını yazmaya başlamasıyla dikkati çekmiştir. Hakimiyet-i
Milliye, Akşam Gazetesi, Milliyet ve Ulus gazetelerinde başyazarlık yapmıştır. Köşe
yazıları konusu genellikle Atatürk ve Batılılaşma ile ilgili olmuştur. Kurtuluş Savaşını destekleyen yazıları
nedeniyle idamı istenen kişiler arasında yargılandı. 1923’te TBMM’de 27 yıl
aralıksız milletvekilliği görevini sürdürdü.
Yapıtlarını önemli kılan sağlam ve duru Türkçesini ustalıkla kaleme
almış olmasıdır. Kendi de süsleme sanatından uzak ama içten ve etkin bir
anlatımla ifade etmeyi tercih etmiştir. Bu tercihine eserlerini okudukça
bizlerde şahit oluyoruz. Makalemde yer yer beğendiğim anlatıntılara yer vererek
bunu sizlere de hissettirmek isterim.
Özsöz ile başlayan kitap Atatürk’ü bize
çok genel ve güncel olarak anlatmaktadır. Ne yaptığını ,nasıl yaptığını,
kimlere ne yaptıracağını bilen hesaplı bir adam olmasından , telkin sanatının
inceliklerini pek iyi kavrayan yaman bir politikacı olmasından ve ara sıra
Rumeli ağzına kayan tatlı bir şivesi,
büyülü bir sesi ve renkli hikaye üslubundan bahseder.
1881-1914 yılları arası çocukluğu ve ilk
gençliği , 1914-1918 arası Birinci Dünya Harbi’ni ilk 150 sayfada tarihsel
süreçlere çok girmeden tamamen perde arkası olayları anılarıyla birlikte
birleştirerek anlatır. “Atatürk Türk tarihinde parlayıp sönen bir
çok şöhretler gibi tesadüflerin adamı değildir. “ der.
Liderliğe Doğru başlıklı bir bölüme yer
vermiştir. Benim en sevdiğim bölümlerden biride burası olmuştur. Çünkü burada
dağınık ve kendi başına buyruk kuruluşları bir araya toplamak ve her toplanışa
da milli hareket karakteri vermek ve Mustafa Kemal’i de onun lideri olmasından
bahseder. Mustafa Kemal ise adım adım ,
iki üç ay içersinde bunu gerçekleştirir. Bütün bu isteklere ulaşma başarısı bu
bölümde anlatılır. Bu bölümü okuyup da bir kez daha Atatürk’e hayran kalmayacak
olan bir kimse daha yoktur.
“Öyle şartlar içinde Mustafa Kemal’in yaptığını
yapabilecek, cesarette demiyorum, belki ondan gözüpekler vardı, azminde
demiyorum,belki onun kadar azimli olanları vardı, bilgi de demiyorum, şüphesiz
ondan daha bilgili olanları vardı, fakat kırk yıllık ömrümde onun liderlik
dehasında hiç kimseyi tanımadım. İradesinin insana şaşkınlık verecek bir eğilip
bükülme kabiliyeti vardı. Mustafa Kemal, anasından tam gününde ve saatinde
doğmuştu.”
Gerilla Devri ve Kuruluş Bölümünde
ortamı çok iyi analiz etmiş ve kitapta uzun uzun bizlere aktarmıştır. Gerilla
Devri sonunda ise İstanbul’a döner
ve orada ortamı havayı aktarır. Birinci İnönü zaferinin savaş olaylarını kısaca
ancak bu zaferin perde arkasını uzun uzun anlatmaktadır. İşte o zaman anlıyoruz
içerdeki düşmanların dışarıdaki düşmanlara nazaran çok daha çözülmesi zor bir
durum olduğunu.
Sakarya Zaferi’nden sonraki gelişmelere
baktığımızda kitapta 1918 Eylül’ünden 1921 Eylül’üne kadar geçen otuz beş aylık
süreçte kurtuluşa iyice inanılmış olduğunu okuyoruz. Milli Mücadele günlerini, sabahlara kadar
süren uykusuz geceleri tüm çarpıcılığı ile bizlere aktarıyor. Bu bölümün en
çarpıcı özeti ise ya İstanbul’da halife ve padişahın yanında ya da Ankara’da
Mustafa Kemal’in tarafında olan safların oluşmasıdır. Hocalar ve şeriatçılık
ise kışkırtıcılığı üçe bölmüştür. Bir kısım İstanbul’da halife ile beraber bir
kısmı İngiliz ve Yunanlıların emrinde. Hepsinin ortak düşman olarak bellediği
konu ise Tanzimat’a kadar olan sürecin tümünde “Batılılaşma”
davasıydı. İstanbul Tanzimat’a doğru
Anadolu ise Tanzimat’tan geriye doğru yuvarlanıp gidiyordu.
Sonunda Zaferi şöyle dile getirir Falih
Rıfkı Atay : “ Nemiz varsa, bağımsız bir devlet kurmuşsak, hür vatandaş olmuşsak,
şerefli insanlar gibi dolaşıyorsak, yurdumuzu Batı’nın, vicdanımızı ve kafamızı
Doğu’nun pençesinden kurtarmışsak, şu denizlere bizim diye bakıyor, bu
topraklarda ana bağrının sıcağını duyuyorsak, belki nefes alıyorsak hepsini,
her şeyi 30 Ağustos Zaferi’ne borçluyuz.”
Yeni devri acı tatlı her yönüyle dört
ayrı bölümde gene anılarıyla birleştirerek bizlere aktarmaktadır. Kemalizm ve Devrimler bölümünde değindiği
konu ise hocaların, halifenin aynı zamanda padişah da olması gerektiği
fikrinden caymamış olmaları idi. Muhafazakar Osmanlı ve sağ eğilimli Türkçüler
de hala meşrutiyetçiydiler. İnkilap Devri, 29 Ekim 1923’ten 3 Kasım 1928’e kadar 5 yıl sürmüştür.
“Mustafa Kemal omuzlarındaki yükün ağırlığı hakkında
fikri olmayan bir kabile reisi değildi. Görevlendirdiği her arkadaşını
imtihandan geçirirdi. Bir istidat gördüğü vakit çabuk yetiştirdiği kadar,
başarısızlık gördüğü vakit çabuk da feda ederdi.”
Din ve Devrimler, harf inkilabı, şapka
inkilabı, iç didişmeler, ekonomi, kadının toplumdaki yeri ve laisizm üzerine bölümlerde uzun uzun
gözlemlerini ve Atatürk’ün bakış açısını bize tüm sadeliğiyle anlatmaktadır.
“Kadın hür olmadıkça ve umumi hayata katılmadıkça
topluluğun durgun suyu dalgalanmaz.”
“Atatürk’ün amacı zengin, güzel ve milli Türkçe idi.
Bu gayeden ayrılmak için insan Türklüğünden uzaklaşmalıdır. Bugüne kadar
yaptığımız yapılacak olanların belki yarısından da ileridedir. Dilde geri
dönülemez.”
Türkiye’de saat, takvim ve başlık
değiştirmeye çalışmak ayrı bir şeydi. Bununla ilgili düşüncelerini ise yazar
bize şöyle aktarır : “
Mustafa Kemal bir tatlı su Türk’ü değil, hür fikirli bir Türk devrimcisidir.
Fes ve şapka demek, medeniyet demek olmadığını pek iyi bildiğine şüphe yoktu.
Fakat başlık değiştirmenin din ve iman değiştirme olduğu gibi batıl inanışlara
saplanan ve mıhlanan bir kafaya hiçbir ileri tefekkür ışığı vuramayacağını da
bilirdi. Asıl mesele kafanın içindeki inanışları söküp atmaktaydı. Bu başlık
değil, baş davasıydı.” Bu mesele
Atatürk’ün sofralarında, Çankaya’da 1925 ‘lerde sık sık görüşülmeye devam
etmiştir.
Atatürk’ün son yılları hatta son
bölümünde gözyaşlarınıza engel olamayacaksınız. Hemen sonrasındaki anı ve
fıkralar bölümü ile de kitap tamamlanmaktadır. Çankaya tüm kurtuluş savaşı’na ,
devrimlere ve inkilaplara farklı bir bakış açısıyla bakmamızı sağlayan önemli
eserler arasındadır.
Kitabın Adı : Çankaya
Yazarı: Falih Rıfkı ATAY
Yayınevi : Pozitif Cep Boy
Sayfa Sayısı : 712
Basım Yılı : Mayıs, 2010