Sait Faik ile
ortaokul 1. sınıfta tanıştık. “Müthiş
Bir Tren ” isimli kitabını Edebiyat öğretmenim hediye etmişti. Okudukça çok sevdim. Çünkü diyordu ki : “Dünyayı
güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak herşey!” Üniversite yıllarımda da bu dizeyi Zülfü
Livaneli’nin şarkı dizelerinde buldum. https://www.youtube.com/watch?v=WJzAB02uePM
Sait Faik’in o
günlerde okuduğum kitaplarından nasıl keyif alıyorsam aradan geçen bunca yıla
rağmen aynı tadı alabiliyorum. Bu da
onun ne kadar çağdaş bir öykü yazarı olduğunun bir göstergesidir. Yeni
okuduklarım hikayelerden oluşan kitapları Lüzümsuz Adam, Son Kuşlar ve
Alemdağ’da Var Bir Yılan hepsi birbirinden güzel öyküleriyle dolu. Hayatı,
çevreyi, insanları, olayları, yaklaşımları olduğu gibi, nesnel bir şekilde anlatığı
için olsa gerek ağlanacak halimize güldürür.
Çocukları ve
çocukluğu anlatır. Çocukla nasıl çocuk olmuş dersin. Genç kızları,
delikanlıları ve gençliği anlatır çok iyi anlatmış dersin. Yaşlı başlı
insanları, yaşlılığı anlatır, 48 yaşında hayata veda etmiş nasıl yaşlılığı
yaşamadan bu kadar iyi analiz etmiş dersin. Çünkü Sait Faik insan sevgisi büyük
bir edebiyat ustası da ondan. Yoksul balıkçıların yaşamı, İstanbul Boğazı,
Marmara denizi, adalar, balıklar, martılar, yelkovan kuşları, rüzgârlar,
dalgalar ve daha birsürü şey... Hiçbir
kalıba uymayan şiirsel anlatımı, özgür ve yaratıcı gözlemciliği, insana değer
vermesi, erdem ve iyilik ana temasıydı. Şiirsel anlatım demişken şiirleri de
olduğunu belirtelim. Kötülükler ve değer bilmezlikler karşısında bi nevi hayata
küsüp Burgazada’daki evinde, kendi içadasını kurmuş ve hayatının son günlerine
kadar burada yaşamıştır. Her ne kadar insanlara kırılsa da insanlığa dair
umudunu hiç kaybetmemiştir.
Hep hikayelerini okuduk,
bir de 1944 yılında yasaklanan ilk yazdığı romanı okuyalım dedik. Medarı Maişet
Motoru. Ne de olsa yasaklar her zaman
çekici gelmiştir.
“Edebi eserler, insanı yeni ve mesut, başka iyi ve
güzel bir dünyaya götürmeye yardım etmiyorlarsa neye
yarar?” diyor Sait Faik. Çok haklı.
Yasaklandı çünkü o dönemin en korkulan “sosyal adalet” fikrini anlatıyordu kitap. Yayıncı bulmakta
zorlanmış, sansür üstüne sansür yemiş, kitabın adını değiştirip yeniden
yayınlamak zorunda kalmış, adı Medar-ı Maişet olan balıkçı teknesinin adını
bile değiştirmişler. Daha neler neler... Roman ancak 1970’lerden sonra özgürlüğüne
kavuşmuş...
Şimdi aslında romanı okuduğumuzda anlıyoruz ki ; sosyal adaletin
sağlanması, yoksulluğun azalması gibi eşitlikçi ve özgürlükçü düşünceler
nedeniyle yasaklanan bu kitap aslında Sait Faik’in romanda kurguladığı
karakterler aracılığı ile dile getiriliyor. Bir röportajında konuyla ilgili
demiş ki Sait Faik : “Medarı Maişet
isimli bir hikâye kitabı çıkarmıştım. Hayatı tozpembe görüyorum diye mahkemeye
verildim. Üç beş kuruş kazanalım derken iki bin lira mahkeme masrafı ödedim,
üzüntüsü de caba. Kahramanlarım rahat etmek için hapse giriyorlardı. Bütün
sebep bu!”
Kitabın sansür
yiyen bir cümlesi : “Bir insanı yanında uşak gibi kullandıracak
her işten sakın! İnsanoğlu birbirinin uşağı değildir, olamıyor.” Sayfa 109.
Almdağ’da Var Bir Yılan isimli kitabında, “Çarşıya inemem” isimli öyküde yasaklarla ilgili de çok hoş bir
ironi yapmıştır. “Ah bu yasaklar! Kendi kendimize, başkasının bize, bizim başkalarına,
devletin tebaasına, tebaanın devletine, belediyenin hemşerisine, hemşerinin
belediyeye koyduğu, koyacağı yasaklar!.. Yasaklarla çevrili bir dünyada
yaşamasak yasaksız yaşayamazdık. Halbuki hayvanlar, hele ehlileri, yasaksız ne
de güzel yaşıyorlar. Hafif, cilve gibi, o da boğaz derdinden doğan
zırıltılardan başka, gel keyfim gel, yaşamıyorlar mı? Yasakları kabul ettik.
İnsanoğlu için yasaklı hayvandır da diyebiliriz. Mikroplar bile yasak değil mi?
Aşklar yasaktır. Gün olur, sular, yemişler bile yasaktır. İnsanlar birbirine
yasaktır.” Bu da çok hoş
paylaşmak istedim.
Çok hoş şeyleri paylaşmaya devam ediyor olacağız. Şimdilik bu kadar
çocuklar.
Sevgiler...
CLK Boğaziçi Elektik, Çağlayan 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder