Leyla’nın evi
2012 yılı yazında okuduğum ve benim için bu yıla damgasını vuran bir romandı.
Zülfi Livaneli’nin 2006 yılında çıkardığı bu roman aslında bir İstanbul
romanıdır. Kitabın en büyük özelliği ise birbirini tanımayan ve tamamen
birbirinden bağımsız karakterdeki üç kişinin hayatının kesişmesini konu
almasıdır. Yazar bu üç insanın hayatını en ince ayrıntısına kadar dile getirmiş
, betimlemeleriyle cümlelerini zenginleştirmiş ve okuyucusuna başarıyla
aktarmıştır. Romanda değinilen bir diğer hadise İstanbulluların çoğunun göçmen
olması ve bunun beraberinde getirdiği mülk sorununa değinmesidir. Böylece
toplumun kendisiyle ve yakın tarihi ile yüzleşmesini sağlıyor.
Kitap gerçek hayata yakın duruşuyla ve
kendimizi tüm karakterlerin yerine koyarak düşündürmesiyle dikkat çekiyor.
Zülfi Livaneli’nin müzikteki başarısını edebiyatta da yakalamış olduğunu
gösteren bir eseridir.
Romanın baş karakteri Leyla Hanım,
Bosnalı Yalısı’nda yaşayan soylu Osmanlı ailesine mensup anneden ve işgal
altında olan İstanbul’a gelmiş bir İngiliz subayı babadan gayri müslim olarak dünyaya
gelmiştir. Leyla Hanım’ın annesi doğumundan kısa bir süre sonra hayata
gözlerini kapadığından annanesi yetiştirir. Gayri müslim olması dedesinin
felcine neden olmuş ananesi onu toplumdan uzak büyütmüştür.
Leyla artık yaşlanmıştır ve evine göz
koyan Ömer ve Necla tarafından satınalınır. Sonradan görme Necla Hanım ise
sahte bir deli raporuyla Leyla Hanım’ı kapının önüne koyar. Gidebileceği hiçbir
yer yoktur ve kapının önünde oturduğu sırada
Leyla’nın akrabası gazeteci Yusuf onu görür ve Cihangirdeki izbe evine
götürür. Yusuf’un kız arkadaşı Roxy yani asıl adı Rukiye ile yaşamaktadır. Roxy
– Rukiye Almanya’da büyümüş annesi
öldükten sonra babası ve üvey annesi ve kardeşleriyle yetişmiş, kötü geçmişi
olan bir hayattan gelmiş , sex modelliği yapmış şimdi ise hip hop müzik yapan
bir kadındır. Leyla Hanım ile tam zıt karakterlerde olmalarına rağmen aslında
çok fazla ortak özelliklere sahiptirler. İkiside yalnız ve toplum tarafından
dışlanmış karakterlerdir. Roxy Leyla Hanım’ın evlerinde oturmasına şiddetle
karşı çıkmıştır.
Bosnalı Yalısı’ndan ilk defa toplum
içine karışan Leyla Hanım Cihangir’in bu garip ve izbe yaşantısına ayak
uydurmakta güçlük çeker. Dilenciler , sokak çalgıcıları, travestiler,
eşcinselleri gözlemler ve çok garipser. Gene de onları anlamaya onlara alışmaya
gayret eder.
Bir gün Roxy ve grup arkadaşları bir müziğin
melodisinde çalışırlarken çocuklardan biri bir notada hata yapar ve hiç biri
bir türlü basılması gereken doğru notayı bulamaz. İçerde odasında dinleyen
Leyla Hanım klavyenin başına geçer ve doğru notayı basar. Çünkü Leyla Hanım
kültürlü olduğu karar müzik ve piyano eğitimi de almıştır. Bu andan itibaren
tüm grup ve Roxy’de oan büyük bir saygı ve hayranlık göstermeye başlarlar.
Maddi sıkıntı çektikleri dönemlerinde kıymetli mücevheratını satar ve yarısını
onlara verir. Bu yardımdan önemsiz bir hadiseymiş gibi bahsetmesinden Yusuf ve
Roxy çok etkilenir.
Öte yandan yıllarca bir yalıda uşaklık
etmiş Ali Yekta Bey oğlu Ömer’i canını dişine takarak babadan oğula süregelen
uşaklık kaderini değiştirme hırsıyla iyi yerlerde okutmuştur. Her şeyini oğluna
adamış ve oğlunu çok seven İstanbullu bir babadır. Yıllarca paşazadelere hizmet
ettiği konaklardan çıkmış artık ona hizmet eden bir konağın efendisi olmaya
hazırlanıyordur. Ancak gelini Necla ile birbirlerinden nefret etmektedirler. Bir
bankanın Genel Müdürü olan Ömer Bey
babası Ali Yekta Bey ve karısı Necla Hanım arasında kalmıştır. Yalının en büyük
ve en güzel odasına Ali Yekta Bey yerleşmeye hazırlanırken sonradan görme
karısı Necla da aynı odayı aşk mabetleri
yapmaya hazırlanmaktadır. Leyla Hanım ise evini kurtarma çabalarını
sürdürmektedir. Ali Yekta Bey karşılaşırlar
ve konuşurlar. Ali Yekta Bey
duyduklarına inanamaz ve bu yaşlı hanıma yardımcı olmaya çalışmak amacıyla oğlu
ile konuşmak için yalıya gelir. Fakat gelininin kendisi hakkında söylediklerini
işitir , cebinden tabancasını çıkartır ve Necla’ya ateş eder.
Bu arada Roxy ve Leyla Hanım iyice
yakınlaşmışlardır. Roxy hamile kalmış ve bunu Yusuf’tan da önce Leyla Hanım ile
paylaşmıştır. Daha sonra bunu Yusuf’a açıklayarak ona evlenme teklif etmiştir.
Anneliğe hazırlanırken artık adıyla da barışmış Rukiye olarak bundan sonra
hayatına devam etmeyi uygun bulmuştur. Bundan sonra olaylar Rukiye'nin
çocuğunu doğurmasıyla, Yusuf'un kadrolu olarak tam bir gazeteci olmasıyla ve
Leyla'nın evine tekrar yerleşip burada eski huzuru bulamamasıyla devam
etmiştir. Rukiye’nin bir
kızı olmuştur ve adını Leyla koymuştur. Leyla Hanım’ın küçük Leyla’ya yazdığı
bir mektup vardır ve son cümlesini şöyle bitirmiştir.
“Leyla’nın
evi Leyla’ya … “
28 Ocak 2013
Çiğdem Ersoy
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder