Çalıkuşu romanı gelmiş
geçmiş tüm zamanların en iyi Türk romanıdır. Benim nazarımda ise bu topraklarda
yaşanmış ve zamanın şartlarına göre ustaca kurgulanarak kaleme alınmış hala
bile içersinde güncelliğini koruyan içeriğiyle nefis bir eserdir. Her defasında
gözyaşlarıyla bitirdiğim tek roman.
Ortaokul yıllarımda ilk defa okuduğum bu romanı yıllar sonra bana yeniden okutan nedenden çok kısa bahsetmek istiyorum.
Ortaokul yıllarımda ilk defa okuduğum bu romanı yıllar sonra bana yeniden okutan nedenden çok kısa bahsetmek istiyorum.
20 Ocak 2013 'te vefat eden
değerli babam Muhlis Zafer Ersoy'un kütüphanesinde bu kitabı yeniden buldum.
Bu buluş bir hazine bulmuşcasına beni mutlu etti. Sert karton kapak, bez ciltli
ve dikişler ipli, üzeri eski Türkçe karakter baskılı. Kapağı hemen çevirdiğimde
ise kitaba sahibinden "2 Ocak 1958 - M.E." olarak imza atılmış.
1957 yılı 9. Basım "Çalıkuşu" o an benim için paha biçilemez bir
mücevher oldu. Sayfalar bir hayli sararmış ve yıpranmış sanki kitap kurtları
kemirmiş gibi yer yer yırtılmış.
Okuduğum bir bilgiyi
paylaşacak olursam ; ilk kez 1922 yılında Vakit gazetesinde tefrika edilmiş
deniliyor. Aynı yıl kitap olarak basılmış. 5. Baskısından sonra eser 1939
yılında tekrar yayınlanmış.
Yeni basımlarından elbette
ki farklı değil. 5 kısımdan oluşması ve ilk 4 kısmının Feride'nin ağzından
defterine yazdığı anı şekliyle yazılmış son kısmında yazarın dilinden yazılmış
olması aynıdır. Dil olarak yer yer Fransızca ve eski Türkçe kelimelere rastlıyoruz
ancak yazar bunu o derece bir ustalıkla kaleme alıyor ki anlaşılmayan bir nokta
bırakmıyor. Okurken farkettiğim Türkçemizden yitip giden o değerli seçilmiş
kelimeleri yeniden anımsadım. Nasıl ki büyüklerimiz bizlere aşıladıysa bende
evlatlarımıza bu özlü kelimeleri aşılamalayı bir parça görev edineceğim.
Reşat Nuri Güntekin'in eşi
Hadiye Güntekin hanımefendinin bu kitabın arka sayfasında bize bir de iletmek
istediği bir kaç sözü bulunuyor.
Diyor ki ; aynı puntoda
aynı harflerle çok temiz ve doğru olarak sizlere neşretmeye teşebbüs etmiş
bulunuyorum. Şimdiye kadar muhtelif editörler tarafından gelişi güzel bastırılmış
olan nüshalarda nasılsa müsahihlerin gözlerinden kaçmış olup adeta eserleri
tanınmayacak bir hale getiren türlü türlü yanlışların artık bu yeni baskılarda
görülmeyeceğini muhterem okuyucularımıza tebşir edebilirim.
Kitapla ilgili bir başka
merakım ise genç yaşlı, küçük büyük demeden her kesimden kişilere sorduğum bir
mini anketim oldu. Acaba "Çalıkuşu" denilince akıllara ne
geliyordu? Reşat Nuri Güntekin benimde cevabımdı ve anketimin azınlıkta
kalan cevabıydı. Aydan Şener ise büyük bir çoğunluğun ilk aklına gelen şey
oldu. Dizideki müziğini anımsayan, aklına kuş gelen, Feride diyen, Feride ile
Kamuran'ın aşkı diyenler ise ortada kaldı.
Aydan Şener cevabı benim
biraz boynumu bükse de hiç şüphesiz dizilerin, sinemaların, televizyonun ta
eskilerden beridir hayatımıza nasıl etki ettiğinin bir kez daha yansımasını
gösterdi bana. Çalıkuşu dizisinin en azından kitaba bağlı kalınarak çekilmiş
olduğunu gördüm. Replikler kitaptaki cümleler ile birebir aynı. Ancak şimdiki
kitaplardan esinlenen dizilerde kitabın temasına bağlı kalınarak başlıyor daha
sonra farklı senaryolaşmaya gidilerek kitapla uzaktan yakından ilgisi olmayan
şekliyle karşımıza çıkıyorlar. Geçenlerde okuduğum kısa bir deyişe
katılıyorum. "Sen televizyonda her dizi izlediğinde bir kitap intihar
ediyor."
Çalıkuşu romanını bize
sevdiren en önemli özelliği tüm kahramanların içimizde yaşayan karakterler
mevzu bahis olarak yazılmış olmasıdır. Bu kahramanların karakterleri muhteşem
bir ustalıkla ve üslupla, betimlemeler, benzetmeler, yakıştırmalarla Reşat Nuri
Güntekin tarafından kaleme alınıyor. Bizler okurken hiç yabancılamıyoruz ve
sanki kendimizi hikayenin bir parçasıymış gibi içersinde yaşıyoruz.
Tasvirlerinde daha ziyade doğa olaylarından esinlenmekte olduğunu
görüyoruz. Romanın katma değeri bu sayede artıyor.
Feride'nin dokunaklı
hikayesinin hala günümüzde güncelliğini koruduğunu görüyoruz. Bu özelliği ise
eseri ölümsüz kılmaktadır. Aşık olduğu adam ile evlenmesine üç gün kala onun
başka biriyle yaşadığı münasebeti öğrenmesiyle ailesini terk eder. Kitabın ilk
sayfalarında karakter analizi o kadar iyi yapılmıştır ki karakteri gereği bu
terkedişi yadırgamıyoruz. Yaşadığı bu felaketi unutmak için Anadolu'da muallime
olmaya karar verir. Çocuk sevgisi çok güzel resmedilir ki kendini çocuklara adayışı
,bildiği herşeyi onlara öğretmesi yönüyle Feride ideal ve örnek alınacak bir
Türk roman kahramanı olur.
Güncelliğini korumasının
nedenlerinden bir diğeri ise bunca yıl geçmesine rağmen devlet
dairelerindeki atamaların tanıdık olmadan ilerlemediği, türlü türlü
dalkavuklukların yaşandığı, bir kadının bir başınalığından faydalanılmak
istenmesi gibi konuların hala değişmemiş olmasıdır. Kadına bakış açısının pek
değişmediğine şahit olup şaşırıyoruz. Bu özelliği de eserin bulunduğu
çağdan bağımsız kalmış olmasındandır.
Roman içinde hem aşk hem
macerayı bir arada hem hüzün hem de sevinçle sunuyor bizlere... Yazar o
yıllardaki ülke koşullarını , savaşı , yoksulluğu, iyiliği, şefkati, ölümü,
ayrılığı başarıyla aktarıyor. Feride'nin gururlu olması ama en
sonunda da yaşadığı pişmanlığını bize gösteriyor. Gurbet ellerde yalnızlığın
acısını çok genç iken tecrübe ediyor.
Reşat Nuri Güntekin o
derece eşsiz bir eser sunmuştur ki bize bir erkeğin kalemiyle ama bir kadının gözünden
tüm olanları resmetmiştir. Bu maharet pek az yazarda bulunmaktadır. Buna örnek
kitaptan bir alıntı ; Feride’nin dilinden der ki : "Ah bu erkekler!
Hepsinde aynı gurur, aynı kendini beğeniş. Bizimde bir kalbimiz olduğunu, bizim
de "mutlaka" isteyecek bir şeyimiz olabileceğini bir türlü akıllarına
getirmek istemiyorlar."
Bir başka örnekte : Feride
Doktor Hayrullah Bey'den bahsederken der ki ; "Ulvi arkadaşlığımızda o,
erkekliğini unutmuştu. Fakat, ben kadınlığımı unutamamıştım. Erkeklerin en çok
kısmı çok fena, çok zalim, bu, muhakkak. Kadınların hepsi iyi, hepsi mazlum, bu
da muhakkak. Fakat erkeklerin, sade kalbiyle ve dimağiyle yaşayan pek az , pek
az bir kısmı var ki, onlardaki gönül temizliğini kadında bulmak mümkün değil."
Bir diğer aklımın köşesinde
yer eden tezatlıktan doğan benzetme cümlesi : "Ben, Kuşadasını güzel ve
rahat bir yer olmadığı için seviyorum. Öyle sanıyorum ki , kudret yalnız güzel
simaları değil, güzel toprakları, güzel denizleri de insana gizli gönül azapları
versin diye yaratmış." diyor.
Bu eşsiz eser için
söyleceklerimiz bu kadar sınırlı olamaz elbette ki. Ancak bilinmelidir ki bu coğrafyada yaşayan
tüm insanlar Reşat Nuri Güntekin'e ve eserlerine minnettardır.
Kitabın Künyesi
Kitabın Adı : ÇalıkuşuYazarı : Reşat Nuri GÜntekin
Yayınevi : NurgökMatbası
Sayfa Sayısı : 364, 9. Baskı
Basım Yılı : 1957