29 Eylül 2013 Pazar

Kartalkaya Yolunda Kındıra Köyü




2009 Ocak ayının ikinci haftası pazartesi günü erkenden yola koyulduk. Havanın güneşli olması içimizi aydınlatmakla kalmamış yol şartları içinde avantaj sağlamıştı. Ancak Bolu tüneline yaklaştığımızda derece hızla eksi 5 hatta eksi  10 dereceye kadar düştü. Tünelden çıktığımızda artık karlı dağ ve tepelerle karşı karşıyaydık. Kartalkaya tabelasından içeri döndüğümüzde gökyüzünde güneş hala bize gülümsemekteydi. Zincir takmadan kar lastiklerimiz ile tırmanmaya başlamıştık ki ilk virajda bir köylü bizi durdurdu ve zincir takmamız gerektiği konusunda uyardı. Ancak çok geçmeden bunun bir kandırmaca olduğunun farkına vardık. Yerlerde herhangi bir buzlanma emaresine rastlamadan ilerlerken ikinci virajda suni bir buzlanma ile karşılaştık. Az ilersinin de pırıl pırıl olduğunu gördük. Sonra anladık ki köylüler bu şekilde para kazanmaya çalışıyorlar.

Keyifli ve sorunsuz bir yolculuğun ardından kalacağımız otel olan Villa Neva’ya vardık. Bizi otelin sahibi Nevin Hanım ve köpeği Fibi karşıladı. Eşi Erol Bey ile işlettikleri bu şirin butik otelin sadece 6 odası var. Kartalkaya’ya 23 km uzaklıkta. Oldukça sıcak olan bu karşılamanın ardından içerde yanan şömineyi görmemizle daha da sıcak hale geldi. Odalarımıza çantalarımızı bırakır bırakmaz tekrar şömineli odaya geri döndük. Ocak ayının ortası olması ve haftanın ilk günü olması nedeniyle bizden başka kimsecikler yoktu. Beş çayından sonra Nevin Hanım bizi onikiden vurarak sıcak şarap ikramında bulundu. Tatlı sohbeti ve sanki aileden birileriymişiz gibi davranması kısa zamanda adapte olmamızı sağladı. Akşam yemeğinin ardından oğlumuz Bora ile oyunlar oynadıktan ve onu uyuttuktan sonra şöminenin karşısına kurulduk. Ne kadar isabetli bir karar verdiğimizi ve ne kadar doğru bir yer seçimi yaptığımızı konuşarak sepette odun kalmayıncaya kadar sohbet ettikten sonra odamıza çekildik.
   
 

Ertesi sabah tam anlamıyla bir köy kahvaltısı ile karşılaştık. Bu defa kahvaltıda yalnız değildik. Yeni misafirler gelmişlerdi. Onların programında tabiî ki dağa çıkıp kaymak vardı. Biz ise çevre köylere doğru yürüyüş yapmak istiyorduk. Şansımıza hava gene güneşli ve pırıl pırıldı. Yürüyüş için önerilere kulak verdik ve Ercekler Köyü’nden başladık. Ara ara kondurulmuş müstakil evler ovaya bambaşka bir güzellik katmıştı. Akşam yemeğinde kayaktan dönen misafirler Yudum, Begüm ve Yudum’un köpeği Jaws ile bir anda kaynaştık. Yemekleri bizzat kendi hazırlayan Nevin Hanım’ın mutfağından oldukça lezzetli yemekler çıktı. Zeytinyağlılardan salatalara ,sıcak soğuk mezelerden tatlısına kadar kaldığımız 4 gece boyunca tam bir lezzet şöleni yaşadık. Yemekten sonra içkilerimizi alıp bizim gibi şöminesever Yudum ve Begüm ile geç vakite kadar muhabbet ettik. Başımızdan geçen komik hikayeleri anlatıp hoşca vakit geçirdik.

Ertesi gün kahvaltıdan hemen sonra tracking planımızda Kındıra Köyü vardı. Bebek arabasıyla hem buzlu hem de dik olan yokuşta zorlu bir inişten sonra İlkokul’un önüne geldiğimizde bidonla kayan öğrencileri gördük. Birde karlardan bir tümsek oluşturmuşlar ki uçmanın tadına varıyorlar. Ders zilinin çalmasını bekledik. Tüm öğrenciler sınıflara girdikten sonra sırayla bizde kaymanın keyfini çıkardık.

Günler çok çabuk geçti fakat keyifle hatırlayacağımız bir gezi olarak fotoğraf karelerinde kaldı. Edindiğimiz dostluklar ise cabası …






Arkadaşlarımız Kayhan ve Feri'lerin Evi ve Köpüşleri
Arkadaşlarımız Kayhan ve Feri'lerin Evi ve Köpüşleri














Hayatımda ilk kez bu yaşa geldim kış tatili yapmadım. Kışın arı gibi çalışır senelik izin hakkım olan iki haftayı mutlaka Temmuz Ağustos aylarında kullanırdım. Bu yıl bu dengeyi bozup ailecek Kartalkaya’ya gitmeye karar verdik.