27 Ocak 2014 Pazartesi

ÇANKAYA


Çankaya  öyle derin bir kitap ki, yazacağım makale asla sıradan olmamalı diye oldukça uzun bir düşünce süzgecimden geçirdim.  İlk sırada Cumhuriyet döneminin en etkin gazetecilerinden biri olan kitabımızın yazarı Falih Rıfkı Atay’a yer vermeyi uygun gördüm.

Falih Rıfkı Atay, Kurtuluş savaşı sırasında özellikle Atatürk’e yakınlığı ve önemli olaylara tanıklık etmesi ve bununla ilgili yazılarını yazmaya başlamasıyla dikkati çekmiştir. Hakimiyet-i Milliye, Akşam Gazetesi, Milliyet ve Ulus gazetelerinde başyazarlık yapmıştır. Köşe yazıları konusu genellikle Atatürk ve Batılılaşma ile ilgili olmuştur.  Kurtuluş Savaşını destekleyen yazıları nedeniyle idamı istenen kişiler arasında yargılandı. 1923’te TBMM’de 27 yıl aralıksız milletvekilliği görevini sürdürdü.  Yapıtlarını önemli kılan sağlam ve duru Türkçesini ustalıkla kaleme almış olmasıdır. Kendi de süsleme sanatından uzak ama içten ve etkin bir anlatımla ifade etmeyi tercih etmiştir. Bu tercihine eserlerini okudukça bizlerde şahit oluyoruz. Makalemde yer yer beğendiğim anlatıntılara yer vererek bunu sizlere de hissettirmek isterim.

Özsöz ile başlayan kitap Atatürk’ü bize çok genel ve güncel olarak anlatmaktadır. Ne yaptığını ,nasıl yaptığını, kimlere ne yaptıracağını bilen hesaplı bir adam olmasından , telkin sanatının inceliklerini pek iyi kavrayan yaman bir politikacı olmasından ve ara sıra Rumeli ağzına kayan tatlı bir  şivesi, büyülü bir sesi ve renkli hikaye üslubundan bahseder.

1881-1914 yılları arası çocukluğu ve ilk gençliği , 1914-1918 arası Birinci Dünya Harbi’ni ilk 150 sayfada tarihsel süreçlere çok girmeden tamamen perde arkası olayları anılarıyla birlikte birleştirerek anlatır. “Atatürk Türk tarihinde parlayıp sönen bir çok şöhretler gibi tesadüflerin adamı değildir. “ der.

Liderliğe Doğru başlıklı bir bölüme yer vermiştir. Benim en sevdiğim bölümlerden biride burası olmuştur. Çünkü burada dağınık ve kendi başına buyruk kuruluşları bir araya toplamak ve her toplanışa da milli hareket karakteri vermek ve Mustafa Kemal’i de onun lideri olmasından bahseder.  Mustafa Kemal ise adım adım , iki üç ay içersinde bunu gerçekleştirir. Bütün bu isteklere ulaşma başarısı bu bölümde anlatılır. Bu bölümü okuyup da bir kez daha Atatürk’e hayran kalmayacak olan bir kimse daha yoktur.

“Öyle şartlar içinde Mustafa Kemal’in yaptığını yapabilecek, cesarette demiyorum, belki ondan gözüpekler vardı, azminde demiyorum,belki onun kadar azimli olanları vardı, bilgi de demiyorum, şüphesiz ondan daha bilgili olanları vardı, fakat kırk yıllık ömrümde onun liderlik dehasında hiç kimseyi tanımadım. İradesinin insana şaşkınlık verecek bir eğilip bükülme kabiliyeti vardı. Mustafa Kemal, anasından tam gününde ve saatinde doğmuştu.”

Gerilla Devri ve Kuruluş Bölümünde ortamı çok iyi analiz etmiş ve kitapta uzun uzun bizlere aktarmıştır. Gerilla Devri sonunda ise İstanbul’a  döner ve orada ortamı havayı aktarır. Birinci İnönü zaferinin savaş olaylarını kısaca ancak bu zaferin perde arkasını uzun uzun anlatmaktadır. İşte o zaman anlıyoruz içerdeki düşmanların dışarıdaki düşmanlara nazaran çok daha çözülmesi zor bir durum olduğunu.

Sakarya Zaferi’nden sonraki gelişmelere baktığımızda kitapta 1918 Eylül’ünden 1921 Eylül’üne kadar geçen otuz beş aylık süreçte kurtuluşa iyice inanılmış olduğunu okuyoruz.  Milli Mücadele günlerini, sabahlara kadar süren uykusuz geceleri tüm çarpıcılığı ile bizlere aktarıyor. Bu bölümün en çarpıcı özeti ise ya İstanbul’da halife ve padişahın yanında ya da Ankara’da Mustafa Kemal’in tarafında olan safların oluşmasıdır. Hocalar ve şeriatçılık ise kışkırtıcılığı üçe bölmüştür. Bir kısım İstanbul’da halife ile beraber bir kısmı İngiliz ve Yunanlıların emrinde. Hepsinin ortak düşman olarak bellediği konu ise Tanzimat’a kadar olan sürecin tümünde “Batılılaşma” davasıydı.  İstanbul Tanzimat’a doğru Anadolu ise Tanzimat’tan geriye doğru yuvarlanıp gidiyordu.

Sonunda Zaferi şöyle dile getirir Falih Rıfkı Atay : “ Nemiz varsa, bağımsız bir devlet kurmuşsak, hür vatandaş olmuşsak, şerefli insanlar gibi dolaşıyorsak, yurdumuzu Batı’nın, vicdanımızı ve kafamızı Doğu’nun pençesinden kurtarmışsak, şu denizlere bizim diye bakıyor, bu topraklarda ana bağrının sıcağını duyuyorsak, belki nefes alıyorsak hepsini, her şeyi 30 Ağustos Zaferi’ne borçluyuz.”

Yeni devri acı tatlı her yönüyle dört ayrı bölümde gene anılarıyla birleştirerek bizlere aktarmaktadır.  Kemalizm ve Devrimler bölümünde değindiği konu ise hocaların, halifenin aynı zamanda padişah da olması gerektiği fikrinden caymamış olmaları idi. Muhafazakar Osmanlı ve sağ eğilimli Türkçüler de hala meşrutiyetçiydiler. İnkilap Devri, 29 Ekim 1923’ten  3 Kasım 1928’e kadar 5 yıl sürmüştür.

“Mustafa Kemal omuzlarındaki yükün ağırlığı hakkında fikri olmayan bir kabile reisi değildi. Görevlendirdiği her arkadaşını imtihandan geçirirdi. Bir istidat gördüğü vakit çabuk yetiştirdiği kadar, başarısızlık gördüğü vakit çabuk da feda ederdi.”

Din ve Devrimler, harf inkilabı, şapka inkilabı, iç didişmeler, ekonomi, kadının toplumdaki yeri  ve laisizm üzerine bölümlerde uzun uzun gözlemlerini ve Atatürk’ün bakış açısını bize tüm sadeliğiyle anlatmaktadır.

“Kadın hür olmadıkça ve umumi hayata katılmadıkça topluluğun durgun suyu dalgalanmaz.”

“Atatürk’ün amacı zengin, güzel ve milli Türkçe idi. Bu gayeden ayrılmak için insan Türklüğünden uzaklaşmalıdır. Bugüne kadar yaptığımız yapılacak olanların belki yarısından da ileridedir. Dilde geri dönülemez.”

Türkiye’de saat, takvim ve başlık değiştirmeye çalışmak ayrı bir şeydi. Bununla ilgili düşüncelerini ise yazar bize şöyle aktarır :  “ Mustafa Kemal bir tatlı su Türk’ü değil, hür fikirli bir Türk devrimcisidir. Fes ve şapka demek, medeniyet demek olmadığını pek iyi bildiğine şüphe yoktu. Fakat başlık değiştirmenin din ve iman değiştirme olduğu gibi batıl inanışlara saplanan ve mıhlanan bir kafaya hiçbir ileri tefekkür ışığı vuramayacağını da bilirdi. Asıl mesele kafanın içindeki inanışları söküp atmaktaydı. Bu başlık değil, baş davasıydı.”  Bu mesele Atatürk’ün sofralarında, Çankaya’da 1925 ‘lerde sık sık görüşülmeye devam etmiştir.

Atatürk’ün son yılları hatta son bölümünde gözyaşlarınıza engel olamayacaksınız. Hemen sonrasındaki anı ve fıkralar bölümü ile de kitap tamamlanmaktadır. Çankaya tüm kurtuluş savaşı’na , devrimlere ve inkilaplara farklı bir bakış açısıyla bakmamızı sağlayan önemli eserler arasındadır.


Kitabın Adı : Çankaya

Yazarı:  Falih Rıfkı ATAY

Yayınevi : Pozitif Cep Boy

Sayfa Sayısı : 712

Basım Yılı : Mayıs, 2010

13 Ocak 2014 Pazartesi

Balat'ta Bir Fotoğraf Gezisi

Günlerden Pazar
Aylardan Şubat
Yıllardan 2011.
Özer Kanburoğlu keyifli geçen 4 haftalık derslerden sonra uygulama çalışması için son buluşma : BALAT

Ve işte o günkü amatör çalışmalarımdan...




Özel Fener Rum Lisesi ve İlköğretim Okulu