15 Mart 2017 Çarşamba

Bir Yazı - 8 Mart


Paylaşım rekorları kıran Filli Boya’nın bu güne özel hazırladığı videoda bir beyfendi diyor ki;
Kadın gülmezse olmaz ki yani, o zaman çiçekler de açmasın!”

“Dünya Kadınlar Günümüz Kutlu Olsun!”

Bana bugün nasıl geçti ? Sabah sabah tam evden çıkacağım çayımdan son yudumu almıştım ki  küçük cadı yatağından kalkmış, uyku mahmuru gözlerle pıtı pıtı yanıma geldi. Hoop kedi gibi kucağıma yerleşti mi ?  Hadi git şimdi işe gidebilirsen. Öpüştük, koklaştık, seviştik azcık ama bende duygusallık diz boyuna ulaştı haliyle.  Çıktım evden lanet ede ede…  Bugün Dünya Kadınlar Günü…

CLK ‘nın önüne Çağlayan’a geldim. Bir hareketlilik. Kurumsal iletişimciler kapı önünde fotoğraf çekimi yapıyor, gelen geçene iyi dilek kağıtları ve kurabiye dağıtıyorlar. Tebrikler CLK … Bugün Dünya Kadınlar Günü…



Masama geldim. O da ne ? Bir kırmızı gonca gül. Ben şirketin tüm kadınlarına dağıttığını düşünmüştüm kiiiii, tam tebrikler CLK diyordum kiiiii, meğer düşünceli duyarlı bir arkadaşım bırakmış. Çok teşekkür ediyorum kendisine. Bugün Dünya Kadınlar Günü…

Derken öğlen oldu, derken yemek yedik, derken yine CLK tatlı ikramıyla bizi şenlendirdi. Tebrikler CLK.
Bugün Dünya Kadınlar Günü…

Eve geldim, mutfakta yemek hazırlarken Bora yanıma geldi.
“-Anne erkekler günü var mı?” diye sordu.
“-Yok maalesef oğlum.” dedim.
“-Yaaa … Yok mu ?” dedi, üzgün bir edayla, döndü ve gitti.
Yemekten sonra :
“-Anne sen otur bugün ben toplayacağım mutfağı.” dedi.
Baktım çatal bıçakları makineye koyuyor.  Görüntü pek tatlıydı. Hiç unutamayacağım.
Bugün Dünya Kadınlar Günü…




Veee birazda Tarih…
Şimdi bir kere biliyoruz değil mi, seçme ve seçilme hakkını 1930’da ilk Türk Kadınları elde etti.
Bizden 14 yıl sonra Fransa verdi, ertesi yıl Japonya, ertesi yıl İtalyalar, Çinler ve İsviçre’ler … 

Bundan tam 17 yıl önce yani 1913 yılında Mustafa Kemal Sofya Ateşemiliterliği’ne atanıyor. Daha doğrusu sürgüne gönderiliyor. Başarılı ve hırslı gençleri bir de üzerine muhaliflerse dokuz köyden kovarlar biliyorsunuz. Yok etmeye çalışırlar hatta… Zaten Mustafa Kemal’de bu göreve gitmez ise parti komitacıları onun ölüm fermanı yazmış bile...

General ve güzel kızı Dimitrina
Sofya’da savaş sonrası üst tabaka, davetlerde, balolarda eğlenerek savaşın kötü anılarını unutmaya çalışmaktadır. Mustafa Kemal dikkat çekici görünüşüyle Sofya gecelerinin müdavimi olur. Bu gecelerden birinde General Kovaçev ile tanıştırılır. General ile sürekli savaş anılarından konuşurlar ve muhabbeti ilerletirler. Bu vesileyle Mustafa Kemal General’in evine de girip çıkmaya başlar. Bu gel gitler sırasında Generalin güzel kızı Dimitrina ile tanışırlar. Aralarında hoş bir bağ oluşur. Balolarda davetlerde sürekli Dimitrina ile dans etmekte ve ona fikirlerinden bahsetmektedir.

Bir gün, bir gece, bir baloda dans ederken Mustafa Kemal ;
“-Kadın – erkek eşitliği Dimitrina, seçim hakkı, seçilme hakkı, kadınların her türlü özgürlüğü olmalı”
“-Bu Avrupa’da bile yok ki Mustafa. Türkiye’de ne zaman olur?”
“-Çok yakında Dimitrina, hem de çok yakında. Kadınlar yeniden doğuracaklar kendilerini…” der.

Bu diyaloğu Fikret Kızılok’un sesinden aşağıda paylaştığım linkten dinlemenizi öneririm.
Tüyleriniz ürpermezse bende ne olayım ? 




Cumhuriyet Kadınları

CLK Boğaziçi - Çağlayan
 Mart 2017


14 Mart 2017 Salı

Bir Şiir - Hürriyete Doğru



Gün doğmadan, 
Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola. 
Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında, 
İçinde bir iş görmenin saadeti, 
Gideceksin; 
Gideceksin ırıpların çalkantısında. 
Balıklar çıkacak yoluna, karşıcı; 
Sevineceksin. 
Ağları silkeledikçe 
Deniz gelecek eline pul pul; 
Ruhları sustuğu vakit martıların, 
Kayalıklardaki mezarlarında, 
Birden, 
Bir kıyamettir kopacak ufuklarda. 
Denizkızları mı dersin, kuşlar mı dersin; 
Bayramlar seyranlar mı dersin, şenlikler, cümbüşler mi? 
Gelin alayları, teller, duvaklar, donanmalar mı? 
Heeeey! 
Ne duruyorsun be, at kendini denize; 
Geride bekleyenin varmış, aldırma; 
Görmüyor musun, her yanda hürriyet; 
Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol; 
Git gidebildiğin yere.


Orhan Veli Kanık
03.03.2017
Kuledibi





3 Mart 2017 Cuma

Bir Gezi - Apollon & Efes

Apollon Tapınağı
İkinci çocuktan sonra gezilerimiz sekteye uğramış. Neredeyse yaz tatili dışında 3 yıldır gezemediğimiz için olsa gerek yazacak bir gezi yazısı bulamadım. Bu yüzden eski arşivleri kurcaladım ne yazabilirim diye. Derken o dönem kitaplarını okuduğum Halikarnas Balıkçısının izinde, Anadolu Tanrıları’nı daha iyi anlayabilmek için o yaz ziyaret ettiğimiz Apollon Tapınağı ve Efes Harabeleri’ni anlatmaya karar verdim.

Eski defterlerim olmasa bu gezi yazısı çıkmazdı.  Yazmayı, not almayı, defter tutmayı oldum olası hep çok sevmişimdir.  O gezide çok iyi hatırlıyorum. Rehber çocuk bana bakıp : “-Ne yazıyor habire bu kız harıl harıl.” diye laf atmıştı.  Yanıma gelip deftere bakmıştı hatta.

Ve tabii fotoğraflar… Ne cep telefonlarımız vardı şakır şakır çekebileceğimiz ne de digital fotoğraf makinelerimiz. 36 pozluk iki makara film bitirdiğimizi hatırlıyorum. O zamanlar büyük olay 72 fotoğraf çekilmiş. Şimdi olsa 572 olurdu böyle bir geziden.



Ağustos 2002. Vakko’da Satınalma departmanındayım.  15 günlük yaz tatilim başlamış. 1 Ağustos’ta Şarköy’e gitmişim. O yıl Şarköy’den annem yazlık almış bize sürpriz yapmış aynı zamanda. Taşınma işlerine yardım etmişim. Aileyle de vakit geçirilmiş eh güzel…

10 Ağustos’ta Didim planı yapmış, sevgilimizi alıp yola çıkmışız. O gün ve ertesi gün Didim’i keşfettik. Çok iyi hatırlıyorum Altınkum muhteşem güzel bir kumsal ve denizden ibaretti.  Sezon itibariyle çok kalabalıktı.  Birde üstüne sosyo ekonomik bakımdan düşük ailelerin tercih ettiği, çoluk çocuk salkım saçak piknikçilerin bu kumsalı nasıl istila ve talan ettiğine şahit olup üzüldüğünüzü düşünün… Ama bizim amacımız harabeleri gezmek olduğu için oralarda çok kalmadık zaten.  
Yapı ne kadar devasa düşünün. Sağ alt dipte beni görebildiniz mi?
12 Ağustos Apollon Tapınağı’nı gördüğümüz gün. Öyle kartpostallarda, fotoğraflarda falan gördüğünüz gibi değil. O sütunların hele bi yanına gidin de görün. Hadi onu da geçtim arabayla yakınından geçerken bile şöyle bir bakmanız büyülenmeniz için yeterli. Acaba böylesine görkemli bir yapı gördünüz mü hiç ? Düşünün bi ! Bir de yani yıkılmış bir yapı. Sadece 3 sutün ayakta. Tamamını hayal etmek size kalıyor.

APOLLON
Güneş Tanrısı  Apollon’a ve Savaş Tanrısı Athena’ya adanmış, sütunları kenger  yapraklarıyla işlenmiş, yunan mimarisinin zirve yaptığı tapınak.  Antik limanın hemen girişine yapılmış, zira denizden gelen düşmana kentin Apollon ve Athena tarafından korunduğunu gösteriyor. Maksat düşmanı caydırmak. Bizans zamanında üstü örtülmüş ve bazilika olarak kullanılmış. 1983-1990 tarihlerinde Apollon Tapınağı’nın bir köşesi restore edilerek, ayağa kaldırılmış. Geçmiş zamanlarda bu yapıda klasik müzik konserleri düzenlenmiş. Bir Vivaldi konserine denk gelseydik herhalde çıldırırdık. Bu yapının içersinde meşhur yılan başlı Medusa’nın büstünü de görebilirsiniz.

MEDUSA
13 Ağustos planımız klasik günlük tekne turu. Güneye gidince olmazda olmaz turlar. Limanda sıra sıra dizilmiş seç beğen al tekneler…  Öğlen menüsünde alabalık olan, masmavi ve yemyeşilin iç içe geçtiği birbirinden güzel koyları görebilme fırsatının tek yolu. Bangır bangır müzikle, yurdumun nadide insanlarının doluştuğu caağnım tekne turları… 


14 Ağustos’ta ne yaptık belli değil.  Altınkum’da takılmışızdır sanırım. Akşam rakı-balık keyfi diye not almışım. Demek ki 23 - 25  yaşında rakı balık bayaa bir önemli, büyük bi marifetmiş olsa gerek deftere yazılacak kadar.  Hey yıllar … :))

15 Ağustos’ta Efes Harabelerini görmüşüz. İnanılmaz sıcaktı onu hatırlıyorum. Oralara gitmek için doğru tarih ya Nisan- Mayıs ya da Eylül-Ekim olmalı. Nacizane tavsiyem. 



İnsanlık tarihi kadar eski (MÖ. 2. yy) , içersindeki Artemis Tapınağı ile dünyanın 7 harikasından biri olan Efes Antik Kenti,  harabe halindeyken bile olağanüstü güzellikte...


Lydia Kralı Kroisos tarafından Bereket Tanrıçası Artemis için yapıldığı düşünülen ve yapımı 120 yıl süren Efes Antik Kenti, Helenistik Çağ’ın başkenti olmakla birlikte limanlara olan yakınlığı ve konumu itibariyle dönemin en önemli politika ve ticaret merkezlerinden biri halini almıştır.

Efes tarihi öneminin yanı sıra Hristiyan dini için de özel anlam taşımaktadır. St. John’un İncil’i burada yazdığı ve Meryem Ana’nın da Efes Antik Kenti sınırları içerisinde yaşamını yitirdiği kabul edilmektedir.  



Bu kadarla bitmez orası, anlatmakla da bitmez de notlarıma göre ;

·         Liman’a yanaşan gemilerden inen ziyaretçiler güvenli bir şekilde buradaki evlerde konaklayabilmişler ancak şehir halkı işlerini ve paralarını kaybetme korkusuyla onları öldürmüşler.  Efes halkı bayaa misafirpervermiş.

·         Heykellerin parlak olmasının sebebi, insan derisiyle cilalıyor olmalarıymış.

·         Çok çiçekli, süslemeli ve motifli desenleri Pers’lerden, Papirus'u taağbikii Mısırlılar'dan öğrenmişler.

·         Su sarayı depremde yıkılmış. Ondan hiç eser yok.  Üzüldük. :((

·         Zafer Tanrısı. Aynı zamanda Nike markasının esinlendiği logonun heykeli ordaydı.


·         Şehrin her yerine kanal döşemişler ve bu kanallar sayesinde hamamlardan sıcak su dağıtımı yapıyorlar. Şehir halkı günde 3 saat çalışıp, geri kalan vakitlerini hamamlarda dinlenerek geçiriyorlarmış. Benim Efes halkım işini bilir.

Hadrian Tapınağı
·         Hristiyanlar gelip heykelleri yağmalamaya başladıklarında, Artemis’e tapan Romalılar onun heykelini hemen saklıyorlar. Bu heykel daha sonra çooook uzun kazılar sonucu bulunabiliyor. Nasıl saklamışlarsa…

Celcus Kütüphanesi
·         Celsus Kütüphanesi : Yapının estetik görünümü için üstteki sütunlar alttaki sütunlardan daha kısadır. Böylece yapı daha görkemli daha heybetli, sanki uzunmuş gibi görünüyor.  Duvarlararası çift mermer koymuşlar kitaplar yıpranmasın diye. Basamaklarının büyük olmasının sebebi ise; insanlar merdivenlere oturup okusunlar ve dışardan görenlerde özenip gelip kitap okusunlar diye büyük yapılmış. Bazıları da kütüphaneden geneleve giden tünel sayesinde buraya gelip oraya kaçıyorlarmış. Burda Efes fahişeleri mi işini biliyor yoksa Efes erkekleri mi bilemiyorum,  yorumu sizlere bırakıyorum.

·         Büyük Antik Tiyatro; Seyirciler oyuna konsantre olabilsinler diye sahnenin arkasına yüksekçe duvar örmüşler. Fakat Helenistik dönemde bu duvarı yıkmışlar. Tüm orman manzarası ve denizin güzelliğini görebilmek için. Demek o dönem insanları da manzaraya önem veriyorlarmış.  Manzaramı alma benden buz gibi soğurum senden.



Canım nasıl oralara tekrar gitmek istedi , tekrar görmek istedi anlatamam…
İlk gördüğüm günkü gibi büyülenir miyim merak ediyorum.
Zeynep az biraz daha büyünce bir kültür turu olarak gidebilmeyi diliyorum…

DEFTERİM

Ağustos , 2002 
Didim