22 Mayıs 2015 Cuma

Sevgi Soysal Yaşasaydı Aşık Olurdum


Bu aralar biyografi ağırlıklı okuyorum. Biyografi okumayı seviyorum çünkü farklı yaşamlardan farklı bakış açıları görüp yorumlamayı , empati yapmayı seviyorum. Hem de biyografi kitaplarının yazarı hakkında hakkında bilgi sahibi olabiliyoruz. Yazım tarzının  ne kadar başarılı olup olmadığına şahit olup, diğer kitaplarına da merak salabiliyoruz.

Geçen yıl Behice Boran’ın  biyografisini okurken Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu ve orada yaşananlar dikkatimi çekmişti. Sevgi Soysal’ı tanımama vesile olan kitabı “Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu” ‘da buradan geldi. Bir kitap başka bir kitabı beraberinde getirdi. İyi ki de getirdi. Çünkü espirili kişiliğini kalemine yansıtan  zeki kadınlara az rastlanıyor. Sevgi Soysal kadın edebiyatçı olarak erkek edebiyat yazarlarına göre çok daha özgür ve alışılanın aksine sarışın ve zeki bir kadın.

Bu kitabı Can Dündar’ın “Aşka Veda” kitabını okurken keşfettim. Bir Sevgi Soysal sever olarak hemen listeme ekleyip siparişimi verdim. Kitap gelince de heyecanla açıp okumaya başladım. Ama aynı hız ve heyecanla kitabın sonuna gelemedim.  Sevgi Soysal 40 yıl süren kısa yaşamına önce Yenen sonra Nutku sonra Sabuncu ve en son Soysal kimlikleri ile karşımıza çıkması itiraf etmeliyim ki yazar için hiç de kolay olmamıştır.  Çok fazla kişiyle görüşmek, çok fazla şey okumak, araştırmak bir yana, sonrasında toparlayıp yazabilmek bir yana...

60’lı yılları düşünürsek , hem ideolojik hem de kadın-erkek ilişkileri bakımından gelişmiş bir bilince sahip çok özel ve farklı bir kadın var  karşımızda. Öyle oturup bir çırpıda yazılabilecek bir biyografi olmadığını düşünüyorum bu yüzden. 

“Seven, sevilen, sevişen, bırakabilen, gitmelerini de dönmelerini de anlamlı kılabilen , şefkatiyle gücü birbirine sırıtmayan, duyarlılığı ağlaklıkla karıştırmayan, kendi özgüveniyle dimdik ayakta durabilen, hem anne hem sevgili olabilen, yazıya ve hayata inanmış bir kadın. “

Annesi Alman asıllı , adını Türkiye’ye geldikten sonra değiştiren Aliye Hanım, aşkının peşinden giderek ülkesini terketmiş bir kadın. Babası Mithat Yenen, Selanik’ten göç eden bir ailenin oğlu. Sevgi Soysal ailenin 3. Çocuğu olarak 1936’da İstanbul’da doğar. Ancak babasının tayini nedeniyle lise ve üniversite yılları Ankara’da geçer.

Resim yapan, fotoğraf çeken, kayağa, ava giden şehir planlamacısı mimar babası ve piyano çalan, şiir yazan, eski bir Ankara evinde "şanslı" bir çocukluk geçirir.

Lise yıllarında tanıştığı ve ailesinin onayı olmamasına rağmen erken yaşlarda Özdemir Nutku ile evlenirler. Evliliklerinin ilk yılları Almanya’da geçer ancak hamileliğinin ağır geçmesi nedeniyle Türkiye’ye döner. Ve oğlulları Korkut dünyaya gelir. Alman Büyükelçiliği’nde çalışmaya başladığı sıralarda ilk öykülerini kaleme alır.  Aşkı ve özgürlüğü için yaptığı evliliği, sıkıcı işi, evi, bebeği ve bulunduğu enteklektüel çevrede hayattan biraz kopsa da he daim canlı, enerjik, espirili bir kadın olarak karşımıza çıkıyor.

TRT’nin en verimli döneminde çalışmış olması ve sonrasındaki gelişen siyasi olaylar nedeniyle Yıldırım Bölge’de geçen tutukluluk dönemleri ile ilgili tüm ayrıntılara kitapta rastlayabilirsiniz.
Evlilikleri, aşkları, siyasi düşünceleri, edebiyatı, kimi zaman yolu cezaevinden geçen her zaman sınırlarda dolanan yaşamı ve 1976'da Türk Solu ve edebiyatı için hayli zamansız ölümüyle Sevgi Soysal biyografisi Erdal Doğan’ın bir buçuk yıllık çalışmasının ürünü bu kitap okurlara hem edebi bir roman hemde biyografisi hakkında bilgi  veriyor.


Kitabın Adı: Sevgi Soysal Yaşasaydı Aşık Olurdum
Yazarı: Erdal Doğan
Yayınevi : Everest Yayınları
Basım Yılı : 2013
Sayfa Sayısı : 257