26 Ocak 2017 Perşembe

Bir Yazı - Biraz Ekonomik Biraz Kriz


Geçen hafta biriyle (ismi bende kalsın) sohbet ederken, Türkiye Yunanistan'dan beter olacak dediğimde yüzüme anlamsızca baktığından bazı şeyleri yazma ihtiyacı duydum. "Konuyla ilgili en son ne okudun, ne araştırdın?" dediğimde, yazma ihtiyacım tavan yaptı...
Uzun bir yazı, çoğu insan 1-2 paragraf sonrasında bırakacak, üniversite sınavlarına bile hazırlanırken hocalar  taktik verir, son paragrafa bak diye. Maalesef...
Öncelikle neden ekonomik kriz olur veya neden sık olmaya başladılar. Sonra söyleyeceğimi baştan söyleyeyim, frekansı zamanla daha da artacak. yani daha sık olacak...Maalesef...
Olabildiği kadar basit anlatayım...Hatta hikaye gibi anlatayım...
Bundan uzuuun (ama 1 asır önce değil) yıllar önce herkes çalışır, herkes kazanırdı. İşçi işine gider, patron patronluğunu yapar, herkes hakkını alır, alamayan birlik olur alırdı..
Günlerden bir gün, acayip para öyle bir öncelik oldu ki, insanlık kenara atılmaya, eş dost akraba işçinin emekçinin hakkı hafif hafif ama çok hafif hafif gözardı edilmeye başladı.. Toplumdan, aileden, birlikten bireye inen asansöre binildi..her yerden kesildi, işyerlerinde sömürme operasyonları, toplumda yalnızlaştırma operasyonu başladı.
Yıllaaaar sonra orta direk sallandı. Zengin para babaları öyle zengin oldular ki zengin fakir uçurumu arttı da arttı. Para babasının gözü doymadı, daha da satayım daha da kazanayım dedi. sattı sattı sattı, aldı aldı aldı...Fakirler birlik olmaya başladılar ama başlarındakilere babalar para verdi, "bu para bu adamlar seslerini çıkarmasınlar diye" dendi. İşçi birlikleri dağıldı...Sağcılar kandırıldı, mutlak eşitlik dinsizliktir dendi, susturuldular. Sosyal kelimeleri yasaklandı..Taş gibi solcular ayaktaydı, kafaları da çok çalışıyordu. bunlara da müdürlükler, yöneticilikler verildi...pozisyonla güçle kibirle dolduruldular, "sen farklısın, zekisin, ulan ne adamsın be" zırvalarıyla paraya ve güce doydular...Sol yumruğu havada, cüzdan sağ arka cepteydi artık...
Gel zaman git zaman, orta direk ve fakirler öyle duruma düştüler ki, artık zengin abi ve babalarından ürün alamaz oldular...Zenginler buna çok kızdı...Çare arıyorlardı...
Buldular: Kredi ( Pardon, terim kullanmayalım). Fakir ve orta direğin geçmişini ve bugününü silen ağalar, "senin geçmişini geleceğini" sloganıyla yeni bir icat buldular. borç verdiler. Fakir anlamadı, "nasıl yani? Bana para mı veriyorsun ve ben hiçbir şey yapmadan?". Fakir şaşkındı. Baba, "al al, yavaş yavaş ödersin" dedi.
Fakir aldı da aldı, oto boka para saçtı, 3 liralık şeyi 30 liraya aldı. Mortgage’lar ne olaylar ne olaylar...Baba mutlu, fakir mutluydu...
Sonra fakir baktı ki yaz 3 ay, geri kalan aylar 9 ay… Ağustos böceğine dönmüşler...Harcadığını, zaten pahalı aldığını daha da pahalı bir fiyata geri istedi baba...Veremedi fakir. Kavruldu ortalık… 30 liraya verdiği oyuncaklarını aldı elinden, ver bana 5 liraya dedi…Mortgage şaplak yemekten morkıç oldu...
son resimde görüldü ki baba daha da daha da daha da zengin, fakir yerlerde değil yerin dibinde...
İnsanlar artık biraz akıllandı derken, babalar bir çözüm daha buldu.."ey evi olan fakir, evin var. Paranın üstünde oturuyorsun, aslında bu parayı değerlendirsen daha da zengin olabilirsin, hatta şansın yaver giderse bizden biri bile olabilrsin..." Fakir umutlandı... Başladı evini ipotekle finansal ıvır zıvıra (teknik terim yok diye) yatırmaya. karşısında bir adam türev ürünler falan diyordu. "Bu adam işini biliyor olmalı" diye düşündü ama aslında bu da fena bir taktikti..Sloganın adı "senin soyunu sopunu" olarak değişti. Türev diye diye TümEv gitti elden...
Hikaye kısmı bitsin...
Artık öyle bir noktaya gelindi ki sistem kırılmaya başladı..baba piyasalara ne verirse versin bu çark dönmeyecek...Geçmiş gitti, bugün gitti, gelecek gitti (lütfen bunu kişisel değil, tüm dünya olarak algılayın ve zamanı 30-50 yıl olarak düşünün) Bbaba ve fakir arasındaki makas öyle büyüdü öyle büyüdü ki makası kapatacak kol gücü kalmadı. Daha da büyüyecek. Teknoloji ile bu makas açılmıştı ki daha da daha da açılacak...Maalesef..
Gelelim Türkiye'ye..üzülüyoruz Yunanistan dramına…  Günde en fazla 60 euro çekebiliyorlar diyerek ah vah eden rezalet basın. Ülkemizin çalışan gücü günde 60 euro kazanamıyor bile... Ama onlar euro biz TL ne diyorum ben? Ah dostlar, TL olarak da kazanamıyor… Kriz teğet geçmedi, hatta hiç gelmedi ve hiç gitmedi, hep içimizde hep içimizde...
Üretimin yok, sistem harcama üzerine... Politikan devlet politikası değil, hükümet politikalarıyla değişiyor. Ama büyüdük? Herkes büyüyor...Bu şuna benziyor… Her yıl %50 zam alıyorum...enflasyon %70 ise anlamı yok ki. Maalesef...
Eğitimin öyle dandik öyle dandik ki sınavlarda binlerce öğrencin "0" çekiyor. Üniversitelerin düşünme ve fikir yuvası değil. Mahalle aralarında üniversiteler açılır hale geldi.
Devletin halk için değil, hukuk sistemin batmış (toparlayacak vasıfta adam da gelmiyor alttan), Denetim mekanizmaların çökmüş.. Doktorun Hipokrat'ı unutmuş "Para Yemini" etmiş, Öğretmenin öğreteceğinden korkuyor...Mühendisin kaçmanın yollarını arıyor...
Teknoloji yatırımın sıfır hadi olsun sıfıra yakın. bilim insanların fon bulamıyor yurtdışına kaçıyor... Hammadde ve 5. sınıf ürün ihraç ediyoruz, 100 ton verip 1-2 ton yüksek teknoloji ile değiş tokuş ediyoruz. Bu ne be? Cilalı Taş Devrinde olduğumuzu düşünün..1000 hayvan avlıyoruz kan ter içinde, bunları da kemikten ve kilden alet satan birileri ile 3-5 alet için değiş tokuş ediyoruz bu nasıl iş?
Börtü böceğin bile binlerce araştırması varken biz hala kaynanasına dalan damatları, eniştesiyle fingirdeşen kızların hikayelerini gündemden düşürmüyoruz. Uzayda araştırmalar almış yürümüş, genetik mühendisliği şova başlamış, devrim niteliğinde çoooooooooook acayip gelişmeler var, biz "demokrasi gerek" tıngırdısındayız.
Yaşam indeksin yerlerde ve genç nüfusunun üçte biri işsiz.. Arkadaş, bunun nesini anlamıyoruz.  Genç nüfus işsiz, gençler işsiz, amaçsız, bakışsız, vizyonsuz, görmüyor.. Akü komple yok dostlar...Temel temel..binanın temeli deniz kumundan, daha nasıl anlatılır ki…
Bu adamlara yatırım yok, çer çöp anlatılıyor. Çocuklar ne yapsın? Bu sisteme, bu temeli kötü olan binaya güvenerek nasıl emekli hayallerimiz olur? Emekli paramızı ödeyemezler ki? Nasıl yani? Eee yani, Yunanistan?  Kriz o kadar içimizde ki, krizle yaşamaya, alışmışız… Hindistan ile kast sistemi, Hint fakiri vs denir ya… Daha beter olmayacağımızın garantisini kim veriyor?
Adaleti ve dengesi doğru olan nefes almaya devam edecek...
Saygılarımla Dostlar...


17 Ocak 2017 Salı

Bir Şarkı - Adventure of a Lifetime


                                                  


                                                    Turn your magic on

                                                       Umi she'd say
Everything you want's a dream away
And we are legends every day
That's what she told me

Turn your magic on,
To me she'd say
Everything you want's a dream away
Under this pressure, under this weight
We are diamonds

Now I feel my heart beating
I feel my heart underneath my skin
And I feel my heart beating
Oh, you make me feel
Like I'm alive again
Alive again
Oh, you make me feel
Like I'm alive again

Said I can't go on,
Not in this way
I'm a dream that died by light of day
Gonna hold up half the sky and say
Only I own me

And I feel my heart beating
I feel my heart underneath my skin
Oh, I can feel my heart beating
'Cause you make me feel
Like I'm alive again
Alive again
Oh, you make me feel
Like I'm alive again

Turn your magic on,
Umi she'd say
Everything you want's a dream away
Under this pressure under this weight
We are diamonds taking shape
We are diamonds taking shape

If we've only got this life
This adventure, oh, then I
And if we've only got this life
You get me through

And if we've only got this life
In this adventure, oh, then I
Want to share it with you
With you
With you
Yeah I do
Woohoo
Woohoo
Woohoo



Coldplay

28 Eylül 2016 Çarşamba
Buddaha Bar, Kadiköy
Şarkı Falı




3 Ocak 2017 Salı

Bir Şiir - Şimdi Biliyorum


Bacak kadar bir çocukken

Adam gibi görünmek için çok yüksek sesle konuşurdum

Ve derdim ki, biliyorum, biliyorum, biliyorum, biliyorum

***

Başlangıçtı, ilkbahardı

Fakat ne zaman 18 yaşıma geldim

Biliyorum dedim, bu defa biliyorum



Ve bugün dönüp baktığımda

Bolca mekik dokuduğum dünyaya bakıyorum

Ve hâlâ nasıl döndüğünü bilmiyorum

***

25 yaşıma doğru her şeyi biliyordum

Aşkı, gülleri, hayatı, parayı

Ah evet aşk! her şeyi öğrenmiştim

***

Ve ne mutlu ki,

arkadaşlarım gibi

Elimde avucumdaki her şeyi bitirmemiştim

Hayatımın ortasında (yarısında), yeniden öğrendim

***

Öğrendik-lerim,

üç dört kelime tutar:

Sizi birinin sevdiği gün, hava çok güzel (harika) olur

Daha iyi söyleyemem,

hava çok güzel (harika) olur

***

Hayatta beni hâlâ şaşırtan

bir şey

Ben ki hayatımın sonbaharındayım

Birçok hüzünlü gece unutulur

Şefkatli bir sabah ise asla

***

Tüm gençliğim boyunca, biliyorum demek istedim

Ne var ki ne kadar çok aradıysam o kadar az biliyordum

Saat 60’a geldi

Bense hâlâ penceremdeyim, bakıyorum, ve sorguluyorum

***

Şimdi biliyorum, hiçbir zaman bilinmediğini biliyorum

***

Hayat, aşk, para, arkadaşlar

ve güller

Hiçbir şeyin gürültüsünü

ve rengini bilemezsin

***

Tüm bildiğim bu!


Ama bunu, biliyorum…