10 Mayıs 2017 Çarşamba

Bir Kitap - Son Ada'nın Çocukları

"Biz boyun eğdiğimiz ve adım adım içine sürüklendiğimiz zulmün ne kadar kötüleşebileceğini tahmin edemediğimiz için yenilmiştik.
Daha o ağaçlar kesildiği, bakkalın masum oğlu dövüldüğü zaman ses çıkarmalı, başkaldırmalıydık.
Bunu yapmamıştık. Başkan’ın attığı her adımı büyük bir saflıkla kabul etmiştik.
Martılar ise karşı koydukları ve uzlaşmadıkları için kazanmıştı.
Bu durumda boyun eğen insan soyunun mu, yoksa başkaldıran martıların mı daha akıllı olduğu sorusu sorulmalı değil mi ?”

Bu kitabı Bora’ya ve Can’a okuttum. Daha bir sürü çocuğa da okutasım var. Hatta okumayan çocuk kalmasın falan gibi uçuk fikirlerim var.

Çocuklara, yanlış politikanın nelere yol açabileceğini, umudu kaybetmemeyi, sürü psikolojisi ile değil kendi bildiğin doğrularla hareket etmeyi, çocukların da bir birey olduğunu ve dünyayı nasıl şekillendirip değiştirebileceklerini  ve bir çok erdemli davranışı bu kitapta Livaneli'nin akıcı anlatımıyla bulabilirsiniz.

Sözüm ona demiş yazar çocuk kitabı yazdım gibi görünse de asıl lafım siz büyüklere…  Ama öte yandan dünyayı sadece büyükler kurtaramaz. Çocuklarımızı da dinlemeyi öğrenmemiz gerekiyor.

Kitap aralarında çok güzel çizimlere yer verilmiş. Çocuklar okurken karakterleri gözlerinde canlandırabiliyorlar. Bu kitap aynı zamanda çocuklara doğal çevreyi önemsemeyi ve korumayı öğretecektir.

“Babam bana "İyiler her zaman kötüleri yenecek kadar güçlüdür," derdi. "Yeter ki, güçlerinin farkına varıp birleşsinler." (S. 34)”

Kitabımız huzur dolu insanların yaşadığı, cennet misali bir adada geçer.  Paraya çok az ihtiyaç duyulan, şiddet ve gücün kullanılmadığı, mütevazi ada hayatı, diktatör bir başkanın emeklilik yıllarını geçirmek üzere adaya gelmesiyle sarsılmaya başlar. Adadaki  düzen ve dostluk anlayışı yerini,  zorba bir başkanın şiddet ve güç kullanarak yaptığı kötülüklere bırakır.  Mesela  ilk işi yol boyunca gölgelik yapan ağaçların budanması olur ki ada halkının en değerli varlığı en çok sevdiği  şeydir ağaçlar…

Başkan, ada halkını, adaya “medeniyet” getireceği fikri ile etkilemeye çalışır ve bir yönetim kurulu oluşturarak işe başlar. Çünkü yaptığı her hareketi tek başına yapıp, göze batıp, sözüm ona diktatör olmayacak ya, !  kurul kararı ile yaptık diyecek.  Mesela kurul kararı ile martıların öldürülmesi kararı alınır. Böylelikle martıların el koyduğu adanın en güzel koylarına beş yıldızlı oteller yaptırılabilecektir. Bu duruma itiraz edenler olsa da başkanın gücü karşısında etkisiz kalırlar. Martıların katliamıyla artık adada hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Martıları yok etmesi için adaya tilkiler getirilmiştir. Bu yöntemle martılar azalır fakat bozulan doğa dengesi yılanların çoğalmasına neden olur. Yılanlar ada halkına zarar vermeye başlar. 

“Ada halkı olayı duyup gelene kadar ağaçların yarısı budanmıştı bile. Yola toplanmış, şaşkın şaşkın iki yanımızda oluşan ağaçtan duvarlara bakıyorduk. O doğal, kendi haline bırakılmış ağaçlar, saray bahçelerindeki bahçıvanların şekil verdiği yeşil heykellere dönüşmüştü. En korkuncu da artık tepemizdeki gölgeliğin kalmamış olmasıydı. Güneş doğrudan doğruya yola vuruyordu. Tahmin edebileceğiniz gibi ilk şaşkınlık anını atlatır atlatmaz tüm adalılar adamları durdurmaya çalıştı ama onlar bizim yüzümüze bile bakmıyor ve işlerine devam ederken, "Başkan'ın emri! Onunla konuşun!" diyorlardı.” (S.41)

Devamında adaya ne mi oldu ? Bence okumalıyız bu kitabı…



Kitabın Adı : Son Ada’nın Çocukları
Yazarı : Zülfü Livaneli

Sayfa Sayısı : 200
Baskı Yılı : 2014
Yayınevi : Doğan ve Egmont Yayıncılık




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder