4 Nisan 2013 Perşembe

Fotoğraflarla Bozcaada


Bozcaada en güzel fotoğraflarla anlatılır dedim ve başladım. Umarım beğenirsiniz…

Mert’le Bozcaada’ya ilk gidişimiz “Güle Güle” filminden hemen sonra oldu. Yıl 2000. Aylardan Mart. Kurban Bayramı tatiliydi. Geyikli iskelesinde sadece 4 kişiydik. Ben, Mert, öğretmen bir kadın ve bir gezgin. 20’li yaşların başındaydık. Güzel günlerdi... Ada'da hava güneşliydi fakat inanılmaz soğuktu ve müthiş bir rüzgar vardı.





                                                     Sokaklara dikkat ettiniz mi kimsecikler yok.

                                                              Ayazma plajı'ndan bir görüntü

                         Adadaki bu sakinlik bize hiç bir yerde rastlayamadığımız bir huzur vermişti.

İlk ayak bastığımız yer Ada cafe olmuştu. Ada cafe’nin yeni halini gidenler bilirler. Eski halini bilmeyenler için cafe’nin eski halinden bir görüntü…


Kırlı pansiyon’da kaldık. Boruzan restaurant’da yemek yedik. Boruzan restaurant’ın sahibi ile kestane avına çıktık. Ada'nın arka tarafındaki çam ormanlarına doğru yürüyüş yaptık.






Gezintimiz sırasında sokak arasında kocaman kapısı olan taş bir bina gördük. Hafif kapıyı araladık ve içeri girdik. Gözlerimize inanamadık. Daha önce hiç böyle bir manzara ile karşılaşmamıştık. Bu eski şarap mahzeni ikinci gidişimizde otel haline gelmişti.



                                               Boyum 1,55 cm. Fıçıların ebadını tahmin etmeniz için ...

siteden alıntı foto

                   Armagrandi Otel olan eski şarap mahzeninin yeni görüntüsünden iki kare ...
                                 Neydi ne oldu. Ben çok severim böyle karşılaştırmaları ...

siteden alıntı foto
İkinci gidişimiz 2006 Eylül ayı. Aradan 6 yıl geçmiş ve ada artık kalabalıklaşmıştı. İlk gidişimizde fark ettiyseniz hiç Polente Fenerin'den ve Rüzgar değirmenlerinden resim yok. Nedenini hatırlayamadım geçmiş zaman ola ki ama bir şekilde görmek kısmet olmamıştı. Adadan ayrılırken buraya tekrar gelip oraları görmek için artık bir bahanemiz vardı.








                                        Feridun Düzağaç ve Ata Demirer'e rastladığımız cafe Polente...


                                                                                              POlente Feneri




                                                                                        Rüzgar değirmenleri




                                                               Müze'den bir görüntü.
                                                Vasil'in meyhanesinden bir canlandırma.



Üçüncü gidişimiz 2008 Ağustos ayında gerçekleşti.  Oğlumuz Bora 6 aylıkken bir nefes almak için bu defa farklı duygularla gerçekleştirdiğimiz bir ziyaret olmuştu. Akıllarda kalan gene güzel fotoğraflara imza atmamız ve Ayazma plajının soğuk suyuna girmiş olmamız kaldı.






Gezme merakım, fotoğraflarımın çok daha iyi olması gerekliliğine beni iten nedenlerin başında gelir. Umarım bu 3 ayrı tarihteki gezimizin fotoğrafları bir fark yaratmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder