5 Nisan 2013 Cuma

Leyla'nın Evi


Leyla’nın evi 2012 yılı yazında okuduğum ve benim için bu yıla damgasını vuran bir romandı. Zülfi Livaneli’nin 2006 yılında çıkardığı bu roman aslında bir İstanbul romanıdır. Kitabın en büyük özelliği ise birbirini tanımayan ve tamamen birbirinden bağımsız karakterdeki üç kişinin hayatının kesişmesini konu almasıdır. Yazar bu üç insanın hayatını en ince ayrıntısına kadar dile getirmiş , betimlemeleriyle cümlelerini zenginleştirmiş ve okuyucusuna başarıyla aktarmıştır. Romanda değinilen bir diğer hadise İstanbulluların çoğunun göçmen olması ve bunun beraberinde getirdiği mülk sorununa değinmesidir. Böylece toplumun kendisiyle ve yakın tarihi ile yüzleşmesini sağlıyor.

        Kitap gerçek hayata yakın duruşuyla ve kendimizi tüm karakterlerin yerine koyarak düşündürmesiyle dikkat çekiyor. Zülfi Livaneli’nin müzikteki başarısını edebiyatta da yakalamış olduğunu gösteren bir eseridir.

        Romanın baş karakteri Leyla Hanım, Bosnalı Yalısı’nda yaşayan soylu Osmanlı ailesine mensup anneden ve işgal altında olan İstanbul’a gelmiş bir İngiliz subayı babadan gayri müslim olarak dünyaya gelmiştir. Leyla Hanım’ın annesi doğumundan kısa bir süre sonra hayata gözlerini kapadığından annanesi yetiştirir. Gayri müslim olması dedesinin felcine neden olmuş ananesi onu toplumdan uzak büyütmüştür.

        Leyla artık yaşlanmıştır ve evine göz koyan Ömer ve Necla tarafından satınalınır. Sonradan görme Necla Hanım ise sahte bir deli raporuyla Leyla Hanım’ı kapının önüne koyar. Gidebileceği hiçbir yer yoktur ve kapının önünde oturduğu sırada  Leyla’nın akrabası gazeteci Yusuf onu görür ve Cihangirdeki izbe evine götürür. Yusuf’un kız arkadaşı Roxy yani asıl adı Rukiye ile yaşamaktadır. Roxy – Rukiye Almanya’da büyümüş  annesi öldükten sonra babası ve üvey annesi ve kardeşleriyle yetişmiş, kötü geçmişi olan bir hayattan gelmiş , sex modelliği yapmış şimdi ise hip hop müzik yapan bir kadındır. Leyla Hanım ile tam zıt karakterlerde olmalarına rağmen aslında çok fazla ortak özelliklere sahiptirler. İkiside yalnız ve toplum tarafından dışlanmış karakterlerdir. Roxy Leyla Hanım’ın evlerinde oturmasına şiddetle karşı çıkmıştır.

        Bosnalı Yalısı’ndan ilk defa toplum içine karışan Leyla Hanım Cihangir’in bu garip ve izbe yaşantısına ayak uydurmakta güçlük çeker. Dilenciler , sokak çalgıcıları, travestiler, eşcinselleri gözlemler ve çok garipser. Gene de onları anlamaya onlara alışmaya gayret eder.

        Bir gün Roxy ve grup arkadaşları bir müziğin melodisinde çalışırlarken çocuklardan biri bir notada hata yapar ve hiç biri bir türlü basılması gereken doğru notayı bulamaz. İçerde odasında dinleyen Leyla Hanım klavyenin başına geçer ve doğru notayı basar. Çünkü Leyla Hanım kültürlü olduğu karar müzik ve piyano eğitimi de almıştır. Bu andan itibaren tüm grup ve Roxy’de oan büyük bir saygı ve hayranlık göstermeye başlarlar. Maddi sıkıntı çektikleri dönemlerinde kıymetli mücevheratını satar ve yarısını onlara verir. Bu yardımdan önemsiz bir hadiseymiş gibi bahsetmesinden Yusuf ve Roxy çok etkilenir.

         Öte yandan yıllarca bir yalıda uşaklık etmiş Ali Yekta Bey oğlu Ömer’i canını dişine takarak babadan oğula süregelen uşaklık kaderini değiştirme hırsıyla iyi yerlerde okutmuştur. Her şeyini oğluna adamış ve oğlunu çok seven İstanbullu bir babadır. Yıllarca paşazadelere hizmet ettiği konaklardan çıkmış artık ona hizmet eden bir konağın efendisi olmaya hazırlanıyordur. Ancak gelini Necla ile birbirlerinden nefret etmektedirler. Bir bankanın Genel  Müdürü olan Ömer Bey babası Ali Yekta Bey ve karısı Necla Hanım arasında kalmıştır. Yalının en büyük ve en güzel odasına Ali Yekta Bey yerleşmeye hazırlanırken sonradan görme karısı Necla da  aynı odayı aşk mabetleri yapmaya hazırlanmaktadır. Leyla Hanım ise evini kurtarma çabalarını sürdürmektedir. Ali Yekta Bey  karşılaşırlar ve konuşurlar.  Ali Yekta Bey duyduklarına inanamaz ve bu yaşlı hanıma yardımcı olmaya çalışmak amacıyla oğlu ile konuşmak için yalıya gelir. Fakat gelininin kendisi hakkında söylediklerini işitir , cebinden tabancasını çıkartır ve Necla’ya ateş eder.

        Bu arada Roxy ve Leyla Hanım iyice yakınlaşmışlardır. Roxy hamile kalmış ve bunu Yusuf’tan da önce Leyla Hanım ile paylaşmıştır. Daha sonra bunu Yusuf’a açıklayarak ona evlenme teklif etmiştir. Anneliğe hazırlanırken artık adıyla da barışmış Rukiye olarak bundan sonra hayatına devam etmeyi uygun bulmuştur. Bundan sonra olaylar Rukiye'nin çocuğunu doğurmasıyla, Yusuf'un kadrolu olarak tam bir gazeteci olmasıyla ve Leyla'nın evine tekrar yerleşip burada eski huzuru bulamamasıyla devam etmiştir. Rukiye’nin bir kızı olmuştur ve adını Leyla koymuştur. Leyla Hanım’ın küçük Leyla’ya yazdığı bir mektup vardır ve son cümlesini şöyle bitirmiştir.

“Leyla’nın evi Leyla’ya … “


                                                                                                               28 Ocak 2013

                                                                                                               Çiğdem Ersoy

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder